YUMUŞAK SÖZ
Kendini ilah olarak ilan etmişti. Tek kanun koyucu ve uygulayıcısı olduğundan insanların hayatlarına karar verdiği gibi ölümlerine de karar veriyordu. Hâkimiyeti altındaki insanlara her türlü zulmü uygulatıyordu. İktidarını kaybetme endişesinden dolayı, yapılan bir tavsiye üzerine ülkesinde doğan bütün erkek çocuklarını öldürtmeye başlamıştı.
Fakat onun bütün hesaplarına rağmen, Allah’ın takdiri tecelli etmiş, iktidarını yok etmesinden korktuğu çocuğu, yani Hz. Musa’yı sarayında kendi elleriyle büyütmüştü. Vakti saati geldiğinde Hz. Musa’yı böyle bir adama nasihat edici olarak gönderirken Allah Teâlâ, peygamberine ve O’na yardımcı kıldığı kardeşi Harun’a şöyle emrediyordu; “İkinizde Firavuna gidin. Çünkü o, iyice azdı. Ona yumuşak bir tarz da hitap edin. Umulur ki, öğüt alıp, düşünür. Ya da korkar.”(Taha/43-44)
Alalım bu ayetleri günümüze bir güncelleyelim. Sahi bu gün, bizim kendilerini uyardığımız insanlar, Firavun kadar zalim ve inkârcı mı ki? Sert üsluptan bir türlü vazgeçmiyoruz. Toplum olarak içinde bulunduğumuz bu günlerde birbirimize karşı yumuşak bir dil kullanmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu hepimiz görüyoruz. Sert üslup kullanan muhatabımıza verilecek karşılık olarak bu konuda şu örneğin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir gün adamın birisi Abbasî sultanlarından Memun’un huzuruna girer ve çok sert bir üslupla onu uyarır. Bunun üzerine Me’mun adama; “Allah senden daha hayırlı birisini benden daha şerli birisine gönderdi de “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar” buyurarak ona yumuşak bir üslup kullanılmasını emretti” der.“ Anlaşılan o ki, biz Firavundan daha şerlisini bulmakta oldukça mahiriz. Fakat Hz. Musa gibi davranmayı bir türlü beceremedik.
Peki, bir de bunları yaşasaydınız ne yapardınız? Düşünün ki, aralarında yaşadığınız insanların en değer verdiği birisiyken, bir gün hep birlikte orantısız düşmanlığa başlıyorlar. Öyle ki, sözlü ve fiili hakaretin her türlüsüyle karşılıyorsunuz. Yetmiyor, öldürülmek isteniyorsunuz. En sonunda, çok sevdiğiniz şehrinizi terk etmek zorunda bırakılıyorsunuz.
Düşmanlarınız, sizi gittiğiniz yerde de rahat bırakmıyorlar. Büyük bir kinle üzerinize ordu gönderiyorlar. Onlarla savaşmak için karşılarına çıkıyorsunuz. Adamlarınız sözünüzü tutmayarak yerlerini terk ettiklerinden, savaşı kaybediyorsunuz. Savaş esnasında yaralanıyorsunuz ve sevdiğiniz pek çok insan şehit ediliyor. Peki, bu durumda böyle bir felakete sebep olan insanlara ne yaparsınız?
En sevgilinin ne yaptığını bakınız ayet nasıl ifade diyor.”Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…(Al-i İmran/159) ( Etrafını ve gönülleri dağıtanlara ithaf olunur.)
Bu konuyu yazma maksadımı, sözü en sevgiliye bırakarak bitirmek istiyorum. “Yumuşak davranmaktan mahrum olan, bütün hayırlardan mahrum kalmış sayılır.”(sav)