Rövanş Değil Birlikte Yaşama
Ülkemizin en çok uzlaşıya, farklılıklarımızı kabullenip birbirimizi anlayarak yaşamaya ihtiyaç duyduğu bu günlerde bir bayan yazarımız katıldığı bir programda özet olarak şunları söylemiş:Gitgide muhafazakârlaşıyoruz, bu beni korkutuyor. Mesela içki içmek iyi bir şey değil, ama hayatın bir parçasıdır. Kimileri dua ederek, kimileri de içki içerek sakinleşir. Biz başını kapatan kadınlara uzun yıllar saygı göstermedik, belki de bunları hak ettik. Şimdi onlar rövanşlarını alıyorlar.
Yazarımızın bu endişeleri nereden kaynaklanıyor, açıklasalardı öğrenmiş olurduk. Türkiye"de bu güne kadar kendilerine bir tavır konduğunu sanmıyorum. Zaten öyle olsaydı yıllardır bilinçaltında taşıdıkları endişelerini haklı gösterme adına, dindar insanları zan altına koymaktan geri kalmazlardı. Eğer endişeniz ülkemiz dışında yaşanan örneklerden kaynaklanıyorsa kusura bakmayın da, bunları ülkemizin değerleriyle örtüştürürseniz bu sizin kaygı duyduğunuz insanları yeterince tanımadığınızı gösterir. Size tavsiyem farklı dinleri ve kültürleri aynı mahallede komşu olarak yıllarca barış içinde yaşatan bir medeniyetin insanlarını lütfen biraz tanımaya çalışın. Geçmişte kendi vatanında her konuda ötelenmiş, yok sayılmış bu insanlarının eline fırsat geçmesinden de asla korkmayın.
Eğer sizin rövanş aldığını iddia ettiğiniz insanların daha önce eğitim hakkından ticarete, seyahatten ibadete kadar hukuki ve insani temel hakları engellenmemiş olsaydı, bundan sizler daha çok faydalanacaktınız. Çünkü toplumun değerlerine savaş açmadan, kamu düzenini ve vicdanını ifsat etmeden, hangi yaşam tarzını benimseniz, kimse size inanmadığınız bir hususu dayatmazdı. Ama tam tersi sizler, kendiniz gibi inanıp yaşamayan insanları her zaman bir tehlike olarak gördünüz. Onların isimlerinin başına ve sonuna kafanızda tasarladığınız bir takım kavramlar koyarak, akla gelmedik ithamlarda bulundunuz.
Korkmayın! Ne başörtülüler, ne takke ve takunyalılar ne de sakallı ve sarıklılar sizden asla rövanş almazlar.İktidara gelirlerse bir daha gitmezler dediğiniz insanların sunduğu nimetlerden bugüne kadar yine en çok sizler faydalandınız. Servetiniz hiç azalmadı. Kariyer ve unvanlarınıza bir zeval gelmedi. Yine tekelinizde olan sahillerde denize girdiniz, eğlence merkezlerinde sabahladınız, ülkemizin en güzel yerlerinde konakladınız. İçki içmek istediniz de engel çıkaran mı oldu? Hangi yatırımlarınız bloke edildi. Yolunuzu kesip de tek bir laf eden mi oldu? Evet, sizin korktuğunuz insanlardan sadece merhamet ve yakınlık görürsünüz. Patronu olduğunuz kurumlar ve iş yerleri şayet onların eline geçecek olsa dahi, asla kapı önüne konmazsınız. Hatta yardıma ihtiyacınız olduğunda, emin olun dostlarınızdan önce onları yanınızda bulursunuz.
Neden mi? Çünkü onlar, dünyanın her yerindeki insanlara dinlerine ve dillerine, düşmanlıklarına ve nefretlerine bakmadan yardıma gitmekten bir an tereddüt etmemişlerdir. Gittikleri her yere de sevginin, şefkatin ve merhametin pınarlarını akıtmışlardır. Bırakın artık birilerinden korkmayı, birileriyle korkutmayı. Kim size geçmişin hesabını sormaktan, eline fırsat geçince sorgulamaktan ve yargılamaktan bahsediyor ki? Üniversite kapılarında aşağıladığınız, tecrit odalarında sorguladığınız, eğitiminin son sınıfında okuldan kovduğunuz başörtülülerden korkmayınız. Yirmi yıl önce başörtülerini ülkeniz için tehlike gördüğünüz ve tüm kurumlardan kovduğunuz, sokağı bile kamusal alan olarak dayattığınız kadınların evlatları, bu gün Güneydoğu da sizlerin rahatı için şehit oluyorlar. O gün dışlayarak ve fişleyerek, ülke dışında adres gösterdiğiniz için ağlayan genç kızlar bugün bir anne olarak evlatlarının şahadetlerine ağlıyorlar. Sizler ise hala içkinizin kaygısına düşüyorsunuz. Sizlerin onları artık anlama ve kabullenme zamanı gelmedi mi?