Toplumun pin kodunu çözmek
İslam Ümmeti 1400 küsur yıldır düşmanlarının oyun ve tuzaklarından çok çektiği gibi, ülkemizde zaman zaman bu oyunların ve sinsi tuzakların acılarını yaşamış ve bu gün de aynı oyunlar devam etmektedir. Son iki yüz yıldır, farklı zamanlarda farklı senaryolarla, bu ülkenin değerleri yine kendi evlatlarının elleriyle heba edilmek istenmiştir. Bütün bunlar, sadece bizim birliğimizi bozmak içindi. Çünkü birlik, gücü ve hâkimiyeti ifade eder. Bunun içindir ki, İslami tebliğin ilk yıllarında Allah Resulü insanları sürekli vahdetin önemi konusunda duyarlı hale getirmeye çalışmış, onların birliğini bozacak her türlü oyunlar ve tuzaklar konusunda uyarmıştı. Medine de uzun yıllar Yahudilerin oyunlarıyla birbirine düşman olan Evs ve Hazreç kabileleri İslam"ı tanıyınca, aralarındaki husumetleri bitirerek kardeş olmuşlar, böylece Yahudilerin oyunlarını bozmuşlardı. Kuran da birçok ayetle uyarılan Müslümanlar, buna rağmen Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali"nin şahadetlerini, Sıffin ve Cemel vakalarını ve bu gün hala yası tutulan Kerbela katliamını yaşamışlardır. Evet, düşmanları bu ümmetin pin kodunu çözmeyi başarmıştı. Onca uyarı ve yaşanan acı tecrübelere rağmen. Vahdet bize emredilirken, birliğimiz ve dirliğimiz ne yazık ki, sık sık bozulmuştur. Düşmanlarımızın planlı ve sabırlı çalışmalarıyla, toplumsal vahdetin tüm şifreleri kırılmıştır. Geçmişte Ortadoğu coğrafyasını ellerine cetvel alarak çizenler, bu ümmetin pin kodunu çözerken, yapılan ihanetlerden çok faydalanmışlardır.
Aldatılmış bir gençlik
Gelelim bu ülkenin gerçeğine. Arabesk müziğini uzun yıllar hayatımıza katan müzik sektörünün, bir bilete bir jilet sloganı üreterek yıllarca; Ben böyle yaşamaya alıştım artık. Diyen isyankar bir gençliği, ütopik sevdaların peşinden nasıl sürüklediğini bizim kuşak çok iyi bilir. Aynı zamanda bu kuşak 27 Mayıs ve 12 Mart"ı yaşamasa da 12 Eylül"ü tüm acılarıyla yaşadı. 28 Şubat ise birçok ailenin ya kapısını çaldı, yâda kapı numarasını not aldı. 27 Mayıs ve 12 Mart"ı okumuş, 12 Eylül"e kadar ise, yaşadığımız şehrin çocuklarının nasıl birbirine düşman olduğunu görmüştük. Evet, pin kodu çözülmüş bir toplumu tuzaklayacak, isim, senaryo ve oyuncuları değişilmiş bir oyun, mutlaka yedekleme yapılarak, gerektiği zaman devreye sokulmuştur. Gençlik yıllarımızda sen sucusun demişlerdi. Toplantılara götürülüyor, nasihat dinliyor, sloganlar ezberletiliyor ve ellerimiz havaya kaldırılıyordu. Yaşadığımız şehrin gençleri sucu ve bucu diye isimlendirilmişti. Yasak mahallelerden, kişilere zimmettenmiş sokaklardan geçerken yakalananlar, ayaküstü mahkemelerde sorguya çekilerek, hakkında verilen kararlar yerinde uygulanır, çoğumuz hırpalanırdı. Dersler boykot edilirdi, gelen bir talimatla. Her bayram öncesi öğretmenlerimiz ya rica ederdi, ya tehdit, stadyumda vukuatımız olmasın diye. Ama kimsenin umurunda olmazdı. Tam protokolün önünden geçerken eller havada, haliyle hocalarımız emniyette. Ve sonunda Cuma namazı kıldırılmayan bir günün sabahı, söz bizde diyenlerin, sözlerini dinledik yıllarca.
Hepimiz kaybettik
Sonunda ülke olarak hepimiz kaybettik. Kazananlar mı? Onlar, şu sözü söyleyenler oldu. Bir ülkenin istihbarat yetkilisi şöyle söylüyordu, yıllar önce. Biz bir ülkede kargaşa oluşturmak istersek, farklı fikirler ve farklı gruplar oluşturur ve bunları birbirlerine düşman yaparak, çatışma ortamları oluştururuz. Böylece o toplumu uzun yıllar bununla meşgul ederiz. Evet, bizleri uzun yıllar meşgul etmişlerdi. Bu gün ise, bir zamanlar husumetimiz olan insanların, okullarımızda çocuklarına öğretmenlik yapıyoruz. Aynı kurumda, aynı amaç için birlikte çalışıyoruz. Aynı mahallede veya aynı apartmanda komşuluk yapıyoruz. Birbirlerimizin çocukları aynı sınıfta eğitim alıyorlar, bu ülkenin geleceğini inşa etmek için. Bu gün yaşadığımız her türlü sıkıntıları bir gün mutlaka aşacağız. Bunlara benzer nice sıkıntıları hep birlikte aştık. Bu gün geçmişten daha güçlü ve tecrübeliyiz. Necip Fazıl üstadın ifadesiyle; Ayağa kalk artık Sakarya demenin bu gün zamanı geldi artık.
Çocuklarımızın geleceği için, mecburuz buna.