BİZİM ESERİMİZ
"Kozanlısın Karabuza'yı bilmiyon mu?
İnsan bir sebebe binaen gitmezse, ihtiyaç duymazsa merak etmezse bırakalım uzağı yaşadığı şehrini, hatta mahallesini bile yeterince bilmez. Yazıma başlarken ifade ettiğim söz, Kozan'da çok bilinen bir ifadedir. Lakin bunu hiç duymayanlar, belki de ilk defa burada okuyanlar olacaktır.
Kozan'ımızın bu güzel köyünü biz çocukluğumuzda ilk önce kuş avlamaya, balık tutmaya, daha çok da pamuk çapası yapmak yada pamuk toplamak için gittiğimizde öğrenmiştik.
Karabuza ile ilgili sözü yada bu köyü neden yazma ihtiyacı duydum. Çünkü bizim çocukluğumuzun çoğu ve üniversite eğitimine başlayana kadar gençliğimizin bir bölümü bu köyümüz gibi, Kozan'ın pek çok yerindeki tarlalarda ve narenciye bahçelerinde çalışarak geçti.
O dönemin şartları bunu gerektiriyordu. En önemlisi ise bizler bunu yaşamımızın ve karakterimizin bir parçası olarak özümsemiştik.
Ailemize yük olmak, her şeyi onlardan beklemek, yapacağımız işlerin zorluğunu bahane etmek de neymiş! Aksine eski Türk filmlerinde çok sık geçen "Ne iş olursa yaparım" meşhur sözünü biz her yönüyle yaşamıştık.
O gün biz bu eğitim ve terbiyeyi de ailemizden ve çevreden yeterince almıştık.
Günümüzde ise, yok yaşadığımız dönemin şartları yada zaman bunu gerektiriyor gibi sebepleri öne sürerek ve pek çok içi boş nedenleri bahane ederek yanlışlarımızın, ihmallerimizin eseri olan, birde "Z kuşağı" gibi saçma sapan isim koyduğumuz kolaycı, beleşci, doyumsuz, kanaatsiz ve şükürsüz bir nesli evlerimizde ve okullarımızda yetiştirdiğimizi nedense bir türlü kabul etmek istemiyoruz.
Çalışan, üreten, kendine yeterli olmayı başaran, ailesine destek olan azimli, cefakar bir nesilden sonra, çalışmayı sevmeyen, çabuk bıkan, hemen yorulan, her tarafa savrulan hazcı ve sefakar bir nesli biz ortaya çıkardık. Evet, bunda pek çok neden elbette var. Ancak bizde iğneyi önce kendimize batırmayıda kabul edelim artık. Zira şikayetci olduğumuz, beğenmediğimiz yada eleştirdiğimiz her birey bizim evlerimizde yada okullarımızda eğitildi ve yetiştirildi.