Biz Nerede Hata Yapıyoruz
İnsan düşünmek, akıl etmek, kendini geliştirmek, doğru kararlar vermek ve yaşadığı hayata ve topluma bir anlam katmak zorundadır. Aynı zaman da elde ettiği ilim, tecrübe, servet ve sahip olduğu diğer imkânlarını da, başkalarının faydasına sunma sorumluluğu vardır. Bu yapılmaz da servet, bilim ve iktidar belirli kişilerin elinde toplanırsa, bu insanlara bir fayda veremeyeceği gibi, bir zulüm aracı haline de gelebilir. Bu nedenle insanlar benlik ve grup taassubunu aşarak, hayırda ve hizmette bir yarış halinde olmalıdır. Bunu yaparken de, bizden farklı düşünen, aynı işi farklı yöntemlerle yapan insanları da hoşgörüyle karşılamalı ve asla rakibimiz olarak görmemeliyiz. Zaten her hangi bir konuda aynı şeyi düşünmek ya da insanları aynı şekilde düşünmeye zorlamak, insanın fıtratını inkâr etmekle eş anlama gelir. Hatta aynı işi yapan insanlar, farklı sonuçlarla da karşılaşabilir ki, bunu da üslup ve yöntem farklılığından kaynaklanan bir zenginlik olarak görmek gerekir. Burada asıl olan, maksadın amacına ulaşmasıdır. Aksi takdirde hayır amaçlı yapılan bir iş, söylenen bir söz ve verilen bir sadaka bile, maksadını aşarsa karşıdaki insanı rencide edebilir ve bu da Allah katın da insana karşı bir hoşnutsuzluğa da sebep olabilir.
Bu gün arkadaş seçiminden, doktor seçimine, alacağınız bir kıyafetten pazardaki domates seçimine kadar neden çok fazla arıyor ve en iyisini bulmaya çalışıyoruz. Çünkü insanın en güzelini ve en iyisini elde etme gibi, bir hakkı ve doğal bir meyli vardır. Hiç kimse bir başkasının neyi, nereden ve ne şekilde alma özgürlüğüne karışma hakkına sahip değildir. Bırakın müdahale etmeyi, tam tersine insanların neden kendisine saygı duymadığını, ziyaret ve ticaret etmediğini, sorgulamalı ve hatalarının farkına vararak, bunu kabullenmelidir. Adı ne olursa olsun, bu gün aynı işi yapan insanlara olan farklı taleplerin altında yatan neden de, kişinin ve toplulukların kendilerinden kaynaklanan söz, tavır ve metotlarından kaynaklanmaktadır. Bu gün maalesef insanların bazıları yaptığı işin en iyisi olduğunu iddia ederken, başkalarının yaptıklarını sürekli eleştirmektedir. Ben bu güne kadar aynı işi yapan birinin başkasını övdüğünü, onun meziyetini, iş ahlakını ve işini yaparken,Şu yönüyle o benden daha iyi dediğini duymadım. Evet, eğer varsa ben neden bu insanların çok fazla bilinmediğini de merak etmiyor da değilim. Sizinle benim çok dikkatimi çeken bir hususu paylaşmak istiyorum. Bunun anlatmak istediğim konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağını düşünüyorum.
Bu yazımı okuyanlarınız için de, eminim ki semt veya mahalle pazarlarına gidip alış- veriş yapanlarınız olmaktadır. Benim sizin dikkatinizi çekmeye çalıştığım husus pazaryerindeki satıcıların durumudur. Siz pazaryerini bir ucundan girer, alacağınız ürünün rengine, tazeliğine, bazen koklayarak, bazen de tadına ve fiyatına bakarak, tercihinizi yapar ve alırsınız. Hiç bir satıcı, ürünümün tadına baktın, kokladın, elledin mutlaka alacaksın demez. Fiyatını neden beğenmedin diye sormaz. Siz oradan bir ürün alırken, elinizde gördüğü ve kendisisinde sattığı ürünü neden bir başka yerden aldın diye sormaz ve size de sitem etmez. En iyi ve ucuzu ben de diye müşteri çağırmaz. Hatta burada tanıdığınız insanlarda vardır. Hiç bir şey almadan selam verir geçersiniz.
İşte her insan ve her topluluk bir pazarcı gibi, kişiliğini, ilmini, eserini, yöntemini, davasını, işini ortaya koymalı ve müşterisini beklemelidir. Hiç birimizin bir başkasına, benden almadı, bana gelmedi veya benden uzaklaştı diye kızmaya, küsmeye, bir takım kavramlarla itham etmeye hakkı olamaz. Bırakalım en iyinin biz olduğumuzu ve en iyinin bizde olduğuna. Vazgeçelim başkalarının kusurunu, özrünü eleştirmeyi. Müsaade edelim de buna müşterilerimiz karar versin. Göreceksiniz bu şekilde davrandığımız da, çok hayırlı neticeler çıkacaktır.