Özgürlüğün adı: Zaaflarımızın farkına varmak
Zaaf: Düşkünlük, eksiklik, yetersizlik, zayıflık, dayanamama, irade zayıflığı ve kendine engel olamama gibi anlamlar içerir. İnsanlar yaratılış olarak bir takım zaaflarla donatılmıştır. Bu zaaflar kişilerde farklı olarak ortaya çıksa da, kişinin yaşadığı ortam ve şartlarda bunlarda etkili olur. Bu nedenle kendi zaaflarını bilen insan, bunları yapabilecek ortamlardan uzak kalmalıdır. Ya da bizler zaaflarını tanıdığımız insanlardan zarar görebileceksek onlara yakın olmamalıyız. İslam bu nedenle insanı harama götüren vasıtaları da haram kılmıştır. Örneğin zina ile ilgili ayetlerde zina yapmayınız şeklinde değil, zinaya yaklaşmayınız. Buyrularak, daha baştan eylem oluşmadan, insanlar bu zaafları konusunda uyarılmaktadır.
Birçok insan zaaflarıyla birilerine adeta istismar etmesi için farkına varmadan fırsat verirken, bazıları da bilerek bu kapıyı açık bırakır ve gelecek ziyaretçilerini beklerler. Bu tip insanlar ne yazık ki, toplumdaki ahlaki bozulmaları tetiklemektedirler. Ama genel anlamda insanlar zaaflarının bilinmesini istemezler. Bunların getireceği risklerin neler olabileceğini bilmektedirler. Evlerini, işyerlerini ve arabalarını emniyete aldıkları gibi bu zaafları konusunda da tedbirli davranırlar. Çünkü birçok insanın zaaflarının nasıl esiri haline getirildiğini görmüşlerdir. Zaaflarının mahkûmu olanlar, zamanla ailelerini, servetlerini, makamlarını ve onurlarını kaybetmişlerdir. Bütün bu değerlerini yok etmek istedikleri insanlar için, yılları gerektiren çok sabırlı çalışmalar yapılmıştır. Çok ince tuzaklar kurulmuştur. Tıpkı Züleyha"nın Yusuf"a kurduğu tuzak gibi. Ne yazık ki, Züleyha"ların kurduğu tuzaklardan da çok az Yusuf kurtulabilmiştir.
Günümüz de insanların ve toplumların zaaflarını tanımak için, ciddi sermayelerle, ciddi çalışma alanları oluşturulmuştur. Yapılan bu çalışmalarının neticesi olarak kitleler istenilen istikamette yönlendirilmişlerdir. Kişi ve toplumların zaaf şifreleri çözülünce, onlara zihinsel olarak hâkim olmak kolaylaşmıştır. Çağımız da ülkelerin işgalleri artık insanların düşünce ve yaşam biçimini kuşatma şeklin de yapılmaktadır. Geçmişte İngiltere"nin uzun yıllar silahlı direnişle karşılaştığı Pakistan"ı ancak bu yöntemle elde ettiği bilinmektedir. Bu günün insanları için düşünce hâkimiyeti, film, dizi, reklâm ve spor alanın da kolaylıkla yapılamaktadır. İnsanın zaaflarını çok iyi çözen toplum mühendisleri mutlu olmak için çalışan insanların ellerine ne yazık ki, hikâye de geçen altıntoplardan vermişlerdir. Bu toplarla insanlar mutlu olacaklarını zannederken kendilerine zarar vermişledir. Bu zararın ise, nereden geldiğini sorgulamayanlar, aradıklarını bulamayınca, çözümü altıntopların kullanım hatasında aramışlardır. Özgürlüğü her alanda yaşamak isteyen modern dünyanın insanları, farkına varmadan her alanda hazırlanmış gizli tuzakların gönüllü mahkûmları olmuşlardır.
Herkesin bir fiyatı var mıdır?
Zaafları ele geçirilen insanlar, ayaklarının altındaki kaygan zemini fark edemediklerinden, klasik ifadeyle ayakları çabuk kaymıştır. Ya da her insanın zaaflarını olacağı bilindiğinden, Her kesin bir fiyatı vardır. Anlayışıyla insanların mutlaka sonun da elde edileceği genel kanaatine varılmıştır. Genel kanaat toplumsal bir boyut kazanınca ne yazık ki, dürüst insanlar zan altında bırakıldığından, insanlara güven oluşturmakta oldukça zorlanmaktadırlar. İnsanlık tarihi boyunca, her dönemde hâkim olan bu anlayışla Allah Resulü (sav)" de muhatap olmuştu. Davasından vazgeçmesi karşılığın da, O"nu Arap yarımadasının en güzel kadınıyla evlendirmeyi, istediği kadar mal ve servet vermeyi, başlarına reis yapmayı teklif etmişlerdi. Ama kırk yıl boyunca, İlahi vahyin ifadesiyle, babaları ve çocukları kadar tanıdıkları insanın, böyle içi boş tekliflerin adamı olmadığını öğrenememişlerdi. Oysa tarih böyle tekliflerin adamı olan çok adamı toprağın altına göndermiştir.
Günümüz de zaafları kullanılan en hazır kitle gençler olmaktadır. Özgürlük adına, birçok alan da gençlerimiz bu sinsi tuzağın içine çekilmektedir. İyi ve kötüler aynı olmasına rağmen İyi ve kötü kavramını, kendilerine kimin zarar ve fayda verdiğini anlamalarını, birileri belirlemektedir. Tıpkı Afrika"da fillere kurulan tuzaklar gibi. Fil avcıları derin çukurlar kazarlar, fillerde buralara düşermiş. Bir grup insan gelir onlara eziyet edermiş. Onlar gidince başka bir grup insan gelir onları çukurdan çıkarır, karınlarını doyurur ve iyi davranırmış. Filler de kendilerine iyilik yapan bu ikinci grubun her istediğini yaparlarmış. Oysa tuzağı hazırlayan ve onları tuzaktan kurtaranlar birlikte bu işe karar vermişlerdir.
Birileri özgürlük adına hangi tuzağı kurarsa kursun, onların tuzaklarına tuzak kuran İlahi bir gücün olduğunu bilelim.