ÇİLENİN ADI: Sevgiliye Giden Yol
14 Şubat 2011 ya da Hicri 11 R.evvel 1432. Allah"ın Habibinin doğum yıldönümü. Rabbine sevgili olmanın, kulluğun varacağı son zirve. Sevenin sevdiğine ulaşmak için feda ettiği çile dolu bir hayat. Beni sevin ki Allah da sizi sevsin diyen sevgiliye bağlılığın ifadesi ne ola ki! O"na olan sevgi bazen yarışa döndü sevmeyi ispat adına. Bazen O"nu evimize mahallemize, yaşadığımız zamana davet ettik bizi tanısın diye. Bizi kabul etmeyeceğinden bahsettik, O"na bizi sorgulatmadan biz kendimizi sorgulayarak. O"nun zamanın da yaşamayı arzuladık, neyi istediğimizi bilmeden. O"nu yurdunda ziyarete gittik, neden ziyaret ettiğimizi yeterince anlamadan. Hani bize iki emanet bırakmıştı, Kuran ve sünnetime sımsıkı sarılın diyerek. Emaneti sahiplenmek kolay değildi. Ama biz çoğu zaman kolayını seçtik. Emanetleri yüklenmek o kadar zordu ki, Allah resulü zaman gelecek, imanlı yaşamak kor ateşini avucunuzda taşımak gibi olacak diyordu.Benim sizin hakkınızdaki en büyük endişem gizli şirke düşmeniz diye kaygısını dile getiriyordu. Çünkü emanetleri yüklenmenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Beni sevmenin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Beni sevmek, zamanı gelince en sevdiğin şeyleri feda etmektir. Beni sevmek, Açlık ve yokluğa hazır olmaktır, belaların üzerinize bulutları gibi gelmesini kabul etmektir diyordu. Evet, O"nu sevenlere bela ve musibetler bazen sağanak gibi üzerlerine yağıyor, bazen fırtınaya dönüyordu. Köleyken O"na tabi olanlar özgürlüğe kavuşuyorlardı, gerçek sevgiliye kul olarak.
Allah Resulü bu dini benden gördüğünüz gibi yaşayın derken, çile yüklü bir hayatı yükleniyordu, yüklenmeye davet ederek. O"nun ahlakına, ibadetine yaklaşmaya yarış yapanlar, çile çekmeye de koşuyorlardı, çilelere gülümseyerek. Ashabı karnına açlıktan taş bağladığını gösterirken, O açlıktan karnına bağladığı iki taşı gösteriyordu iman erlerine, bende sizlerdenim diyerek. Bazen açlıktan uyuyamıyor, dönüp duruyordu hasır yatağında. Vücudunda hasır izlerini sayıyordu kızı Fatıma ağlayarak. Bir defasında şöyle demişti:Allah yolun da hiçbir kimsenin görmediği eziyetlere katlandım. Benim düştüğüm dehşetli hallere hiç kimse düşmemiştir. Öyle zamanlar oldu ki üzerinden otuz gün, otuz gece geçtiği halde ne Bilal ne de ben, onun koltuğunun altında sakladığı, az bir yiyecek dışında canlıların yiyebileceği hiçbir şey bulamazdık.
Üzerindeki emaneti yerine getirmek için, öyle işkencelere katlanıyordu ki, melekler ziyaretine geliyorlardı, istiyorsan yıkalım şu dağları üzerlerine diyerek. Taif de atılan taşlardan ayakları kan revan içindeyken, beddua etmiyordu, bir gün iman edeceklerini umarak. Gittiği yollara dikenler atıyorlar, gece karanlığın da geçeceği yerlere çukurlar açıyorlardı düşsün diye. Mübarek yüzüne toprak saçıyorlardı gülüşerek. Kâbe de namaz kılarken üzerine deve işkembesi koyuyorlardı birbirleriyle iddialaşarak. Yüzüne hayâsızca tükürenler oluyordu. Boğazına sarılıp O"nu nefessiz bırakıncaya kadar sıkıyorlardı, sadece Rabbim Allah dediği için.
Bütün bunlara rağmen bir gün şikâyet etmemişti Rabbine. Ashabından çile çekenler, O"nun karşılaştığı zorlukları gördükçe, imanlarına daha sıkı sarılıyorlardı verdikleri söz üzerine. İsrail oğullarının Hz. Musa"ya gösterdikleri tavrın bir tanesini bile göstermemişlerdi O kutlu sevgiliye. Anamız babamız sana feda olsun ya Rasulallah diyorlardı, analar babalar evlatlarını feda ederken, O"nu sevmenin bir bedeli olduğunu göstermek için.
O hep ümit vaat ederdi. Hem dünya mutluluğunu hem Cenneti müjdelerdi ashabına. Ahzab Savaşı"nda, tüm düşmanları üzerlerine yok etmek için gelirken, sahabe açlıktan adeta toprağı yalarken, Onlara İran Kisrası"nın saraylarını, Roma ve Bizanssın devletlerini ve servetlerini vaat ediyordu. Yokluktan, çaresizlikten bahseden ashabına:Zaman gelecek önlerinize haşlanmış etler gelecek diyordu.
Peygamberimizden sonra ashabı O"nun müjdelediği her şeye kavuştular. Hz. Ebu Bekir ve Ömer zamanın da fetihlerden gelen ganimetlerle devletin kasası dolup taşıyor, İnsanlar servet sahibi oluyorlar, bir zamanların mustazafları Muaz bin Cebel ve Ammar bin Yasir gibi sahabeler devlet de valilik görevlerine atanıyorlardı. Çile dolu yıllardan sonra dünyada vaat edilen mutluluk, Cennet müjdesi ise nimet üstüne nimet.
Bir Cuma günü Hızır(as)camide beklerken, bir adam yanına oturur. Bir müddet sonra uyuklar hal alınca, Hızır ona dokunarak uyarır.
Adam:Uyumam beni rahat bırak der. Biraz sonra adamı tekrar uyuklar halde görünce, tekrar uyarır. Adam:Ben sana uyumam rahat bırak demedim mi? Yoksa Hızır olduğunu söylerim buradan çıkamazsın. Bu kalabalık sakalında tel bile bırakmaz der. Hızır(as), şaşkınlık içinde:Ya Rabb! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Oysa bendeki listede ismi yok Cevap gelir:
Sana verilen listede beni sevenlerin isimleri var. O ise benim sevdiklerimden.
Seviyorum demek bir iddia. Asıl olan sevenlerden olmak