Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
DOĞRU İNSANI DOĞRU ANLAMAK
Hayatı doğru yaşamak için, onu doğru anlamak, doğruları ise doğru yerde aramak gerekir. Hayatı onun sahibinden, sahibinin doğru modeline bakarak anlamak, hayatı bu şekilde anlamlandırmak lazım. Bu vesileyle bu kutlu doğum günlerinde, bir kutlu insanı hayatımıza doğru bir şekilde katmanın önemini paylaşalım istedim.
Ahzab suresi 21. ayette Allah (cc);”Andolsun sizin için, Allah"ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah"ı çokça zikredenler için Allah resulünde güzel bir örnek vardır.”Buyurmaktadır. Güzel örnekten faydalanmak ise ancak onu doğru anlamakla mümkündür. Allah resulü bize örnek gösterilirken, hayatının hiçbir yönü (istisnalar dışında) sırf kendisine ait olarak kayıt altına alınmamış, O"nun hayatının tüm boyutu bize uyulması gereken bir yaşam biçimi olarak gösterilmiştir. Allah resulü de hayatının hiçbir boyutunu bu bana özeldir, bunu yapmanıza gerek yoktur dememiştir. Buna rağmen peygamberimizi anlama ve hayata katma hususunda, Ya O"na bağlılık adına, örnek edinmeyi şekilsel boyuta kadar indirmiş, özü yakalayamamışız, ya da biz nasıl peygamber gibi olacağız diyerek, kendimize verilmeyen ruhsatlar bularak kırmızıçizgiler koymuşuzdur.

Allah resulü bir insanın yaşaması gereken, bu kendisinden önceki peygamberler dahi olmak üzere, hiçbir insanın yaşamadığı bir hayatı yaşamıştır. O, insanları sadece anlatarak değil, yaşayarak, göstererek eğitmiştir. O insanlara anlattıklarından ziyade yaşadıklarıyla tesir etmiş ve insanların hayatında derin izler bırakmıştır. İnsan tahammülünü zorlayan görevini yaparken, ne Yunus peygamberin izinsiz kavmini terk ettiği gibi sabırsız davranmış, ne de Hz. Musa"nın öfkesinden kardeşi Harun"un yakasını topladığı, gibi kimseye öfkelenmemiştir. O herkesin dayanamadığı hususlara sabır göstermiş, öfkelerin akılları örttüğü zamanlarda, olayları sükûnetle karşılamıştır. Kendisine tabi olan her insana, hayatına katmak istediği her davranışın nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Kıyamete kadar hiçbir insanın, acaba peygamber benim yerimde olsa ne yapardı diyebileceği, insanların cevabını bulamayacağı hiçbir şey geride bırakmamıştır.

Oğlu İbrahim"in vefatın da gözyaşları akan bir baba merhametini, namazda secdeye gidince omuzlarına çıkan torunlarını incitmeden ibadetini tamamlayan bir dede şefkatini gösteriyordu. Huneyn savaşında ashabının cesur yürekleri, düşman tuzağına düşünce saklanacak yer ararken, bir komutan cesaretini, Medine de duyulan dehşetli bir sese doğru devesini tek başına sürüp, orayı kontrol ederek, her kesi sükûnete çağıran bir lider şecaatini ortaya koyuyordu. ”Sizin en hayırlınız, kadınlarına en hayırlı olanınızdır.”Sözüyle ümmetinin erkeklerine nasıl bir eş olmaları gerektiğini tavsiye ederken, eşi Aişe ile iki defa koşu yapıp, onunla şakalaşan bir eş muhabbetini zihinlere nakşediyordu. Kız çocuklarının evlat yerine konmadığı bir toplumda, O"nun çocuklara gösterdiği sevgiyi gören bir sahabenin, “ Benim on tane çocuğum var, bu güne kadar hiç birini öpmedim”.Sözüne, “Allah senin kalbinden merhameti almışsa ben ne yapayım”. Diye cevap veriyordu.

Mescidine küçük abdestini bozan kişiye, orada bulunanlar öfkelenirken,” Oraya bir kap su dökün temizlenir.” Deme hoşgörüsünü ortaya koyuyordu. Zina etmek için izin isteyen sahabenin, dizini dizine, elini elinin üstüne koyarak, yapmak istediği işi, yine kendisine sorgulatıp, bir gönlün nasıl fethedileceğini gösteriyordu tüm mürebbilere. Hudeybiye anlaşması yapılırken, şartların aleyhlerinde olduğunu düşünen bir Ömer öfkesiyle sorgulanıyordu. Aynı Ömer, yıllar sonra, o gün peygamberini anlayamadığı için gösterdiği tavrın pişmanlığını, hayatı boyunca yaşadığını söylüyordu. O"nu anlamak ve O"nun gibi yaşamak isteyen sahabelerden, tüm geceyi namazla, gündüzü oruçla geçirmek ve eşlerinden uzaklaşmak isteyenleri duyunca, bu düşüncelerinden dolayı onları uyarıyordu. Çünkü Allah Resulü kimsenin bu dinin sahibinin vazife vermediği hususlardan, kendilerine vazife çıkarıp, kaldıramayacakları yükün altına girmelerini istemiyordu.

Peygamberi doğru anlama ve O"nun öğretilerini yaşama adına, bu dini zorlaştırma yahut insanları ondan ürkütme sorumluluğumuz olmadığı gibi, Allah resulünün evrensel mesajlarını 1400 yıl öncesi insanlarının bir ihtiyacıymış gibi gösterenlere karşıda suskun kalma sorumsuzluğumuz olamaz. Peygamberimizi üstün gösterme adına diğer peygamberlerle yarıştırmaya asla hakkımız olmadığı gibi, O"nu beşeri vasıflarından soyutlayarak, gizemli bir insan haline koymaya da hakkımız olamaz. O"nu nasıl anlamamız gerektiğini, yine O"nun mualliminden öğrenmeliyiz. Ortaçağda Hıristiyan din adamlarının; ”Siz bu dini anlayamazsınız, bizden öğrenin.” Diyerek, insanları İncil"den uzaklaştırma dayatmaları gibi, bize de, Kuran"ı anlayamayacağımızı söyleyenlere itibar etmemeliyiz.
Bu yazı toplam 29282 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber