İnsanın sabırla imtihanı
İnsanın olaylara ve durumlara karşı gösterdiği direnç.Olarak tanımlanan sabır, Kuran da yetmiş civarında ayette geçmektedir. Gerek ayetlerden gerekse, peygamberimizin söz ve uygulamalarından benim anladığım kadarıyla sabır şu anlamlara gelmektedir.
Allah"ın yardım ve müjdesine kavuşma
İmanın yarısı ve Cennet hazinesi
İbadet ve iyilikleri yapabilme
En hayırlı ve en geniş nimet
Huzur ve saadetin kaynağı
Kurtuluş vesilesi
Ve zafer.
Sabrın insan için en önemli yönü, hayatı boyunca sürekli onunla imtihan edilecek olmasıdır. Bu hususlar ise, ayetlerin ifadesiyle; Korku ve açlık duygusu, mal ve can eksikliği, yasaklar ibadetler konusunda duyarlı olma ve sosyal hayatın içinde karşılaşacağı her türlü söz ve davranışlara karşı gereken duruşu ortaya koyabilmektir. Sabrın sonunda birçok kazanımlar elde edileceği vurgulanırken, bunlar için de en dikkate değer olanlardan biri de, Secde suresi 24. ayetin ifadesiyle; Sabredenlerin bunun karşılığı olarak insanlara önderlik yapabilecek bir mevkie ulaşabilecekleridir. Biraz araştırıldığın da görülecektir ki, geçmişten günümüze topluma yön veren şahsiyetler, her türlü zorluklarla mücadele etme ve başlarına gelenlere sabretme sonucunda, üstün mevkilere ve büyük dava insanı olma konumuna yükselmişlerdir.
Özellikle Hz. Peygamber (sav)"in hayatının tamamı, o güne kadar hiç kimsenin görmediği sabır örnekleriyle doludur. O şiddet ve acının her türlüsüne sabrederken, buna dayanamayan ashabına, geçmiş ümmetlerden ateş kuyularına atılan, testerelerle başları ikiye ayrılan, demir taraklarla etleri kemiklerine varıncaya kadar taranan insanlardan bahsediyor ve rahat ve bolluk içinde yaşayacakları günlerin geleceğini, fakat bunun için sabretmeleri gerektiğini söylüyordu. Onlar da ambargoları ve savaşları, açlık ve mahrumiyeti, şöhret ve makam hırsını ancak sabrederek yeniyorlardı. Bunu çok iyi anlamış olmalılar ki, Fatih"in gemileri karadan, Yavuz"un orduyu çöl den yürütmesi ancak sabırla olacak işlerdendi. Mehmet Akif"in Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı dediği, Çanakkale destanını yazanlar, bunu iman ve sabırla olacağını çok iyi biliyorlardı. Ve de öyle olmuştu.
Evet, tarihe not düşen ya da hayata iz bırakan insanlar, varlığa ve yokluğa, kazandıklarına ve kaybettiklerine sabırla yaklaşıyorlardı. Bu gün ise yoksullukta ve zenginlikte, nimette ve külfette asla sabır gösteremiyoruz. Ne sabrı zorluyor, ne de sabır taşı oluyoruz. Aksine sabrın sonuna gelmeden, sabredemez oluyoruz. Bunu çok güzel ifade eden,Sabır tatlı bir meyvedir, ancak olgunlaşması bazen çok uzun zaman gerektirir.Sözünü bir türlü hayatımıza katamıyoruz. Elbette sabır bir yere kadar, diye düşüne biliriz. Ama o yere varmadan sabrı taşırmak, birçok pişmanlıkları da beraberinde getirmektedir. Bu gün trafik ışığında bir saniye fazla beklemeye, insanların laf atmasına, çocuğunun ağlamasına, eşinin kızmasına, siparişinin gecikmesine, parasının bitmesine, karşısındakinin eleştirmesine, hastalığının uzamasına öfkelenen insanların sayısının hızla arttığını düşünürsek, sabırlı olmaya ve sabırla yaşamaya emin olun çok ihtiyacımız var.
Karakterimizin sağlamlığını, her türlü tahrikler karşısında hiddetimizi kontrol ederek ispat etmeli, insanların suçlamalarına, sataşmalarına, alaylarına ve kötü propagandalarına gereken sabrı göstermeliyiz. En zor durumlarda bile yanlış, adaletsiz, gayri medeni söz ve davranışlarda bulunmamalıyız.
Hiç bir zaman sabrınızın sonuna gelmemeniz dileğiyle.