GECECİLER VE GÜNDÜZCÜLER
Gece ve Gececi kavramı bazen olumsuz şeyler hatırlatır insana. Oysa nice sırlar gizlidir onda, hayat vermek için yeni doğan güne. Gece ve gündüzü düzenlerken sahibi, onların nasıl yaşanacağı hususunda, asla başıboş bırakmamıştır insanı. Bu nedenle insanın her anını bir ibadet anlayışıyla yaşamasını istemiş, insanın kendi rızasına uygun yaptığı her davranışı da bir ibadet kabul etmiştir. İşte insanın imtihanı, bu zaman kavramını nasıl anladığıyla alakalı olsa gerek.. Neticede bizim zaman tercihimiz, yaşam tercihimizi de şekillendirmekte diyebiliriz. Madem hayatımız gündüz ve gece üzerinden planlandı. Biz hayatımızı hangisi üzerine kurduk. Ya da bizden farklı yaşayanlar hakkında, bizde oluşan hayat tasavvuru nedir? Ve yahut da, biz de gece ve gündüz kavramı ne ifade etmektedir? Bu yazımız da, bu iki zaman diliminde, her gün neler olmakta ve insan ne düşünmekte sizinle paylaşmak istedim. İşte bir günün ve gecenin bitimin de, hayata dair örnekler.
Bazı insanlar görürsünüz gün batımın da, telaşla giderler farklı yönlere. Kiminin sona ermiştir bir günü daha. Evine dönmektedir, belki de kaygıyla başladığı bir günü, tamamlamanın huzuruyla. Kimileri içinse günün bitimi, yeni bir başlangıçtır onun için. Kimileri evinde günün yorgunluğunu atarken, kimileri için başlamıştır uzun ve yorucu bir gece. Evet, biz uyurken binler uyanık, binler ayakta, binler çalışmakta. Bize hayatı kolaylaştırmak için, yeni günün sabahında. Biz uyurken binler yolda, yetişmek için yeni günün sabahına, yetiştirmek için yeni günün sabahında uyananlara. Sıcak günlerde, serin yerlerde uyurken bizler, sıcak fırınlarda sabaha ekmek hazırlar insanlar, serinliği görmeden.. Kaç kişi düşünür acaba kahvaltısını yaparken, yorgun ellerin ve uykusuz gözlerin emeğini? Meyvesini yerken kaç kişi düşünür? Onu tezgâha yetiştirmek için sabaha kadar direksiyon başında, yollara bakan uykusuz gözleri. Kimileri de çıkar inlerinden, bin bir türlü kötülük için. Dolaşır gecenin karanlığında, karanlık ruhuyla, karartmak için nice ocakları. Biz uyurken, nöbet bekler kınalı kuzular, uykularımızı kaçırmasın diye vatan hainleri. Sokak kedilerinin bile uykuya yattığı bir saatte, sessizliği bozan birileri mutlaka dolaşır caddelerde, bize güven vererek ve sabahı hasretle bekleyerek. Bazen bir hasta girer, korku ve telaşla acilin kapsısından, gecenin sabaha döndüğü bir zaman da. Birileri karşılar insanı, sıcak bir tebessümle ve ümit vaat eden bir bakışla, dokunur omzunuza. Merak etmeyin, iyileşecek. Der, sevdikleriniz için. Kimileri de uyanmıştır gecenin bir vaktinde. Yaktığı zaman ışığını, görünür evinin aydınlığı, gökyüzünün bekçilerine. Alnı varınca secdeye, kalkınca elleri Yüce Mevla"ya, binler toplanmıştır onun duasına iştirak etmek için.
Bir sabaha daha kavuşur binler, dün gece neler olduğunu bilmeden. Uyumuştur çoğu, sabah uyanıp uyanamayacağını düşünmeden. Hayatı gündüze kurunca, yoksa ölümü de mi gündüz bekler olduk? Uzun ve kısa olsa da geceler, her güne başlayış biraz daha yaklaştırır bizi, hesabını bilmediğimiz bir zamanın bitimine. Geceler bizim için, sadece ne dinlenmedir ne de eğlence. Onun bitimi ne olaylara gebedir, bizler görmesek de. Her sabah ayrılırken evlerimizden, binlerce insan evine dönmektedir, özlem ve hasretle. Biz dinlenmişken, onlar yorgun. Biz yeni bir güne başlarken, onlar dinlenecektir yeni bir geceye hazır olmak için. Gece nasıl mahkûmsa günün doğumuna, gündüzü yaşayanlarda muhtaçtır gece çalışanlara. İnsan bir günün sonun da dönerken evine, zanneder ki her kes ulaşmıştır günün bitimine. Oysa aydınlık kaybolurken ufuktan, birçok insan yola çıkmıştır karşılamak için yeni bir geceyi. İşte hayatı paylaşır insanlar tüm zamanı taksim ederek. Madem zamanın sahibi onu nasıl yaşayacağımızı bırakmamıştır kimsenin tasarrufuna. O zaman bize düşen, hakkını vermek değil midir? Ona son nokta konmadan.
Hayatınızın tüm mutlu anını, sevdiklerinizle paylaşmanız dileğiyle