Doksanlı yılların başıydı. Ankara'da görev yapmaktayım. Avrupa Güreş Şampiyonası ülkemizde düzenlenmektedir. Bir hafta sonu kendisi de milli güreşçi olan bir arkadaşımla, müsabakaları izlemek için organizasyonun yapıldığı salona gitmiştik. Tüm karşılaşmaları takip etmekten ziyade kendi güreşçilerimizi izlemek için beklerken, diğer karşılaşmalardan dikkat çekenlere de bakıyoruz. İlginç olan bir durum vardı ki, o gün seyirciler Bulgaristan?ın her güreşçisini protesto ediyorlardı. Bunun nedeni ise, seksenli yılların sonuna kadar bu ülkenin orada yaşayan Türker?e karşı yaptığı asimilasyon politikasından dolayı duyulan öfkeden başka bir şey değildi.

En ilginç olanı ise, Rusya ile Bulgaristan güreşçileri karşılaşınca, Rus güreşçi lehine tezahürat yapılması ve kazanınca da sanki bizim sporcumuz galip gelmiş gibi sevinmeleriydi. Oysa farkına varamadıkları üzücü bir gerçek vardı ki, o da Rusya?nın bir uydusu olan Bulgarların bizim insanımıza yaptığı bütün zulümleri Rusya?nın izni ve desteği ile yapmış olmalarıydı.

Bu örnek çerçevesinde bazı hususları sizlerle paylaşmak istedim. ??Devletlerarası münasebetler dostluklardan ziyade, menfaatler üzerine kurulur?? diye bilinen bir söz vardır. Bu söz her ne kadar politik bir anlayışı ifade ediyor gibi görünse de, insani ilişkiler ve toplumsal yaşamda da var olduğunu gösteren geçmişte pek çok örneklerle doludur. Zira tarih boyunca, farklı milletlerin insanlarıyla aynı sınırlar içinde, aynı şehrin aynı mahallelerinde komşuluk yapmış, dostluklar edinmiş, hatta evliliklerle akrabalık ve kan bağı oluşturmuşuzdur. Lakin ne zaman kendi milletlerinin genel menfaati olduğunda, bu insanların çoğu bütün insani değerleri bir tarafa bırakarak bizlere her türlü zararı vermişlerdir.

Ben burada bizim dışımızda olan ülke insanlarına bir önyargı ve tamamen olumsuz bir algı oluşturmak için bunları ifade etmiyorum. Zira bizim kimleri dost kimleri düşman olarak görmemiz gerektiğini Allah ve resulü çok net bir şekilde açıklamıştır. Bunun ötesinde bir ölçüde olamaz ve Allah katında da bir değer ifade etmez. Bakara Suresi 120. Ayette Allah Teala ??Sen onların dinine uymadıkça Hristiyan ve Yahudiler senden asla hoşnut olmazlar....?? buyurmuştur ki, tarih buna şahittir ve hep böyle olmuştur.

Bu ilahi uyarı mucibince şunu özellikle hatırlatmak isterim. Kendi dinlerini bozmuş, peygamberlerini öldürmüş, kendileri dışında olanların bırakın yaşam hakkını, insan dahi olmadığını kabul etmiş bir Yahudi anlayışını çok iyi bilmenin yanında İslam?a ve müntesiplerine tarih boyunca her türlü vahşeti uygulamış bir Hristiyanlık inancının sayısız örneğini de hiç unutmamamız gerekiyor.Eğer bunları idrak edemezsek, bize bizden başkasının dost olmayacağını ve de Rabbimizin buyruğunda olduğu gibi bizden asla hoşnut kalmayacaklarının bilincini kazanmamız da mümkün olmaz.

Şu hakikati herkes bilir ki, bizler farklı milletlerden ve farklı dinlerden olan insanlarla nasıl yaşanacağını, onlara nasıl muamele yapacağımızı tarihsel planda en güzel örnekleriyle göstermiş ve hala göstermekte olan bir medeniyetin müntesipleriyiz. Bu anlayışı taşıdığımızdan dolayı mutlak anlamda herkesi düşman olarak görmek yanlışın ötesinde, zaten insanide olmaz. Fakat bize bu gün dost görünen ülke ve insanlarının, bir gün en büyük düşmanlığı ve kötülüğü yapabileceğini de çok iyi öğrenmemiz ve öğretmemiz de gerekmektedir.

Velhasıl, İnandığımız değerler adına kendi insanımıza karşı çok merhametli, bizden olmayanlara karşıda çok temkinli olmak hayati bir önem taşıyor. Bir önemli konuda kendi aramızdaki ihtilaflarımızı ülkemiz ve milletimizin hayrına olacaksa, bir zenginlik olarak görmeli ve birlikteliğimizi zedeleyecek ve ülkemizi yıpratacak söylem ve eylemlerden itina ile kaçınmalıyız. Zira düşmanlarımız için hepimiz biriz 

ve farklı düşünüp, farklı yaşasak da aynı tarafta bulunmaktayız.

Zira düşman bir kere ülkemize girdimi, adres sormaz.