Ramazan ayına hava sıcaklığının artmaya başladığı günlerde kavuştuk. Bu sıcak günlerde bina içinde, klimalı mekânlarda oruçlu olmak, açık arazide, güneşin altında, ateşin karşısında oruçlu olanlara nispeten kolay olacaktır. Ramazan ayı, bu milletin ortak değerlerini yansıttığı için, ona insanlar bir takım hazırlıklar yaparlar. Bazı insanlar bunu gelire, bazıları tanıtıma, bazıları da hayırlı işlere nasıl dönüştürebilirim kaygısını taşırlar. Ramazan ayının yaz tatiline rastlamasıyla insanların tatil anlayışında da değişiklikler olur. Bunu bilen bazı sektörler, ramazan ayını cazip hale getirmek için, insanların ilgisini çekecek programlar hazırlarlar. Bir kısım işletmeler öyle şatafatlı İftar yemeği tanıtımı yaparlar ki, ülkemiz de pek çok insanın bir haftalık mutfak gideri, Afrika da açlık çeken ve günlük bir dolar geliri olan insanların ise en az iki aylık yaşam standardı kadardır. Bu nedenle Ramazan ayı, her insanın bunu nasıl anladığına bağlı olarak başlar, sayılı günler geçer ve bu ayda diğerleri gibi sona erer. Netice olarak, bu ayda her insanın gün batımın da ve Ramazan ayı sonun da kazandığı ve kaybettiği çok farklı olacaktır.

Ramazan ayı rahmet, bereket, toplumsal barış, yardımlaşma, günahlardan arınma olmasına rağmen, nasıl kaybetme olur diye düşünürseniz? Evet, birçok insan bu ayda kazanırken, bazıları da kaybetmektedir. İnsanların açlık ve susuzluğunu görmezden gelerek,” Benimde yeme içme özgürlüğüm var.”Diyerek, onlarda bize saygı göstersinler anlayışıyla, oruç tutanlara saygı göstermeyenler kaybetmekte. Ramazan ayını fırsat bilerek, insanların temel ihtiyaçlarının fiyatını arttıranlar, kalitesiz ürünü bir takım hilelerle satanlar kaybetmekte. İnsanların namaz saatlerinde müziği sonuna kadar açarak, onların ibadet özgürlüğünü düşünmeden, “Benim de eğlenme özgürlüğüm var.” Diyenler, çalışanının performansı düşer kaygısıyla, oruç tutmasını engelleyenler kaybetmekte. Lüks iftar programları hazırlayıp da yiyeceğin yarısını çöpe atanlar, iftar programlarını şova, reklama ve yarışa dönüştürenler kaybetmekte. Zengin iftar sofraları hazırlayıp, zengin sofralarda iftar programlarıyla bu ayı bitirenler, bir muhtacın sofrasında iftar açmayanlar, bir muhtaca iftar sofrası hazırlamayanlar, bir muhtacın kapısını çalarak, ihtiyaçlarını görmeyenler kaybetmekte. Orucun meşakkatinden dolayı, iradesine sahip olamayıp, insanların kalbini kıranlar, yumuşaklık ve nezaketimiz artacakken, kaba ve katı davranışları bırakmayanlar, oruç tutamayan insanların özelini bilmeden önyargılı konuşanlar, tavır koyanlar kaybetmektedirler.

Bütün bunların ötesinde millet olarak, İslam dünyası olarak bir büyük kaybetme tehlikesi var ki; O da Afrika da milyonların açlığı, sefaleti, anne babaların çaresizliği ve evlatlarının kollarının arasında ölümü. Her Ramazan ayın da bu milletin ortak bir gündemi olmalı ve toplum olarak bu konuya yoğunlaşmalıyız. Bu yıl ise gündemimiz Afrika da ki insanlar olmalı. İşyerlerimizin, iftar çadırlarımızın, toplu iftar programı yaptığımız her mekânın görünen yerlerine, her kesin görebileceği şekilde bu insanlara yardım için, çağrı yazıları asalım. Tüm hayır kurumları, dernekler ve yüreğinde bu insanların acılarını hisseden kim varsa yardım toplayalım. Birlikte hareket edelim. Seni beni, sizi bizi bırakalım. Bundan sonra, kermes yapan dernek ve vakıflarımız, bir defa olsun bu insanlar için kermes düzenleyelim. İnfak toplantısının birini bunlar adına yapalım. Peygamber ashabının ilk hicretini yaptığında, onlara kucak açan insanların torunlarına, kucağımız açamasak da, yüreğimizi ve banka hesaplarımızı açalım. Gece çocuğunu açlıktan uyutamayan annelere birer Ömer de bizler olalım. Yoksa hep birlikte kaybedeceğiz.
On bir ayın sultanı olarak kabul edilen bu ayda, ziyaret ve ziyafet anlayışımızı en yakın akraba ve komşularımızdan başlayarak, tekrar gözden geçirelim. Bu ayın adına yakışır şekilde, sevgi, yardımlaşma ve tüm hayırlı işler için bir yarışa dönüştürelim. Ramazan ayının birbirimize ve tüm yeryüzü mazlumlarına sahip çıkma adına, bir milat olması dileğiyle