KAYBOLAN DEĞERLERİMİZ(1): VEFA
Mehmet Akif Ersoy, kızının nikâh merasimine çok sevdiği dostlarından olan Bosnalı Ali Şevki"yi davet eder. Ali Şevki yaşlıdır, bu yüzden davete biraz geç gelir. Gecikme sebebi olarak da, Vefa yokuşundan çıktığını söyler. Mehmet Akif bu yerinde mazerete tebessüm ederek sitemkâr ve anlamlı bir cevap verir.
Hangi vefa yokuşundan bahsediyorsun hoca efendi? Şimdiki nesil o yokuşu çoktan düzledi
Bu sözden şunu anlıyoruz ki Mehmet Akif"e göre o günkü nesil vefa duygusunu çoktan kaybetmişti. O vatan ve mukaddesat sevdalısı insan bu günkü halimizi görse kim bilir neler söylerdi. Gerçekten vefa duygusu günümüz insanının kaybettiği en önemli değerlerindendir. Bu gün birçok insan kendine yapılan vefasızlıktan şikâyet eder de kendisinin ne kadar vefalı olup olmadığının bir muhasebesini yapmaz.
Vefada önceliklerimiz neler olmalıydı, ne kadarına sahip olabildik ve nelere karşı vefa borcumuz var biraz hatırlamamız gerekir diye düşünüyorum.
İlk olarak Allah"a karşı vefa borcumuz var. Çünkü O"nunla bir ahitleşme yapmıştık.
Allah"a en iyi şekilde kul olacaktık. Ancak ve ancak O"nun emirlerine riayet edecektik. O"na verdiğimiz söze sadakat gösterecektik. Bunun karşılığın da ise Allah bize vefa gösterecek ve Vaat ettiklerine ahirette bizi kavuşturacaktı. Tövbe 111 de buyurduğu gibi: Allah"tan başka ahdine daha çok vefa gösteren kim vardır. Rabbimiz katında bize değer katan vefa bu kadar önemliyken, acaba insanlar yanında bize değer katan vefa anlayışımız nasıl olmalı.
Öncelikle vefalı insan bulmak için, vefalı insan olmak gerekir. Sadece yaşayanlara değil ölenlere de, sadece kendi dostlarımıza değil, anne ve babamıza, ölümlerinden sonra onların dostlarına da, bize emeği geçen öğretmenlerimize vefa göstermemiz lazım.
Köyümüze, şehrimize, eski ve yeni mahallemize ve komşularımıza vefalı olmamız lazım. Zaman zaman köyümüze, ayrı kalmışsak şehrimize, ayrılmışsak eski mahalle ve komşularımıza ziyarete gitmek lazım. Bunların sıkıntılarını paylaşmak, imkânlarımız varsa hizmet etmek, darda kalana yetişmek, vefat edenin tabutunun altına omuz vermek lazım.
Yapılan hayırlı işlere katılmak, katılamıyorsak yapılanları koruyup, destek olmak lazım.
Bunlar kimde var, nerde böyle insanlar diye düşünüyorsak, peygamberimizin hayatına bakmak ben ne yapabilirim diye kaygısına düşmek lazım.
Yetim ve öksüz büyüyen Allah Resulünün çocukken kendisini emziren sütannesi Halime ziyaret edince O"na gösterdiği hürmeti, çok sevdiği eşi Hatice vefat ettikten sonra O"nun dostlarına vefayı, kendisini büyüten, O"na iman etmese de peygamberimizi ölene kadar koruyan amcası Ebu Talip"e gösterdiği ilgiyi anlamak lazım. Doğup büyüdüğü Mekke"den
hüzünlü bir şekilde ayrılıp, yıllar sonra orayı fethedince burada kalmayıp Medineli dostlarının arasında vefat etmeyi anlamak lazım. Allah resulünün kabrinin neden doğduğu şehir Mekke de değil de Medine de olduğunu çok iyi düşünmek lazım.
Yıllar önce Güneydoğu illerimizden birinde görev yaparken yerel bir gazetede şöyle bir haber vardı: Gidenler geri gelmez acep nedendir diye. Çünkü bu ilimizden hizmet etme sözüyle ayrılanların hiç biri o güne kadar bu şehre bir daha dönmemişti. Acaba bu gün dönenler var mıdır? bilmiyorum. Yaşadığımız yere ve bize değer katan değerlere ne kadar vefalıyız ben
bunun cevabını hepimize bırakıyorum.
Bahsettiğimiz bütün bu değerlere sahip çıktıktan sonra hala çevremizde vefalı dost bulamaıysak tekrar bir daha kendimizi sorgulamak lazım. Sözün özü eğer bunları gereği gibi yaparsak, emin olunuz ki vefalı dost sayımız, vefa gösterdiğimiz dostlarımızdan asla az olmayacaktır. Vefa Vefa deyince hatıra gelen ilk insan olmamız dileğiyle.