Diyanet, kırmızı ışık ve kul hakkı
Ülkemiz de bazı kurumların mevcut yapısı ve işlevi bazen tartışma konusu olabilmektedir. İşte bu kurumlardan birisi de Diyanet İşleri Başkanlılığı"dır. Bu teşkilatın bazen resmi protokoldeki yeri, bazen de ülkemiz insanının sosyal hayatındaki yeri çok konuşulmuştur. Çünkü bu kurumun toplumsal yaşamdaki tasarruf hakkı maalesef çoğu defa sadece camilere, dini gün ve kutlamalara, hac ve umre organizasyonlarına mahkûm edilmiştir. Öyle ki, yıllarca cevap aranan bazı konular hakkın da, net tavrını ortaya koyamamış, insanlarımız sorunlarına kurumsal çözümler bulamayınca, bireysel çözüm önerilerine başvurmuşlardır. Böyle olunca da aynı konuda birçok farklı görüşle karşılaşan insanların kafası karıştığı gibi, toplumda bir takım fikri tartışmaların oluşmasına zemin hazırlanmıştır.
Çok hızlı olayların geliştiği bu günlerde, diyanetin bundan sonra trafik ışıklarına müdahil olacağı haberi sanırım fazla gündem oluşturamadı. Konuyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmaya geçmeden önce bu konuda basın da çıkan haber yazısını hatırlatmak istiyorum. Diyanet trafiğe el attı:Kırmızı ışık caiz değil. Diyanet İşleri trafik kurallarına uyulması için çalışmalar yapacak. Kırmızı ışıkta geçmenin caiz olmadığını anlatacaklarını belirten Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük,Biz kanundan kaçarım ama Allah"tan kaçamam.Duygusuna sahip olmalarını sağlamaya çalışacağız.Dedi. Özet olarak haber bu şekilde. Tabii ki böyle bir yaklaşıma saygı duymak gerekir. Çünkü bu gün trafik kazalarında ülkemiz de ölen ve yaralan insan sayısının terör belasından ölen insan sayısından çok fazla olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz. Bunun yanın da insanların kural ihlali sonucu yaptıkları ölümlü kazalara, basınımızın cinayet ve katliam gibi ifadeler kullandığı da hepimizin malumudur. Bu durum da bilerek trafik ihlali yapan ve insanların ölüm ve yaralanmasına sebebiyet veren kişilerle ilgili dini hükmün ne olduğunu diyanet açıklamalıdır.
Diğer önemli bir husus, İslam da bir suça vesile olan bu suça ortak olduğuna göre, trafikteki binlerce yetersiz sürücünün ehliyet almasına göz yumanların veya farklı şekillerde yardım edenlerin durumunun ne olduğudur. Eğer hak etmediği halde kişi her hangi bir vesileyle ehliyet alır, sonra da kural ihlali yaparak kaza yapar ve sonucunda ölüm veya yaralanma olursa, buna vesile olanların dini hükmünün de net bir şekil de ifade edilmesi gerekmektedir. Şunu özellikle de vurgulamak istiyorum ki, her aileden bir kişinin neredeyse muhatap olduğu bu trafik kazaları illetinden kurtulmak için, insanların manevi anlamda bilinçlendirilmesi adına, dini hassasiyetlerin harekete geçirilmesin de bu güne kadar ihmalkâr davranılmış, fakat asla geç kalınmamıştır. Nedendir bilinmez ama yolda insana sıkıntı olacak bir maddeyi kaldırmayı sadaka olarak gören İslam Dini"nin, hayatın tümünü kuşattığını kabul etmek için, illaki trafik kazaların da yâda başka toplumsal olaylarda çok fazla canımızın yanması mı gerekmektedir, bunu da sizlerin takdirine bırakıyorum.
Sonuç olarak, bu konu da bizde diyoruz ki; Trafik kuralarının ihlalinin önlenmesi konusunda, Diyanet mademki gecikmeli de olsa müdahil edildi, bundan sonra ülkemiz insanının tüm sorunlarının çözümüne de acilen müdahil edilmelidir. Böylece toplumsal problemlerin dini boyutunun açıklanmasında ve halkımızın bu konuda sorumluluklarını öğrenmesinde daha geniş bir manevra alanı oluşturulur ve birçok toplumsal sorunlara da çözüm üretilir. Bu gün sürekli kanunlar, yönetmelikler ve genelgeler yayınlayıp, uygulanmaya çalışılmasına rağmen, suç oranı bir türlü azalmıyorsa, tek çözümü insanlara bunların uhrevi boyutunu ve sorumluluklarını öğretmektir. Çünkü insanlara ahlaki erdemleri, kul hakkının ne olduğunu ve Allah bilincini ancak bu şekilde kazandırabiliriz.