UBUNTU YAPMAK
Afrika"da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir. Ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü o meyveleri yemek olacaktır. Onlara Haydi başlayın. Birinci olan alacak diye seslenince, bütün çocuklar el ele tutuşarak koşarlar ve ağacın altına beraber varırlar. Sonra da meyveleri hep beraber yemeye başlarlar.
Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu cevabı verirler; Biz Ubuntu yaptık. Yarış yapsaydık, yarışı kazanan bir kişi olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül olarak verilen meyveyi yiyebilir? Oysa biz Ubuntu yaparak hepimiz yedik. Ubuntu"nun anlamını ise, Ben, biz olduğumuz zaman BEN"İM olarak açıklarlar.
Batı Medeniyeti ürünü bu adamın, atalarının insan yerine bile koymayıp, uzun yıllar köle olarak çalıştırdığı, onların kan ve gözyaşı üzerine kurduğu zulüm medeniyetinin bir temsilcisi olarak, bu siyah ve çelimsiz çocukların bir meyve için bir birleri ile mücadele edeceklerini düşünmesi gayet normaldir. Bu gün eğitim seviyesi ne olursa olsun her Batı"lının Afrika algısı bu kişinin anladığının aynısıdır.
Gelelim bizlerin durumuna. Afrika insanının bir yaşam biçimi olarak benimsediği ve bu nedenle her türlü yoksulluğa ve yoksunluğa rağmen mutlu olarak yaşamayı öğrendiği Ubuntu kavramının bizdeki karşılığı acaba sadece, kitaplarda ve hitaplarda mı kaldı? Hani nerde kaldı fedakârlık, ikram, paylaşmak, cömertlik ve bir başkasını düşünme anlayışı. Hadi bir Avrupa" lının bunu anlamamasını bir tarafa bırakalım, bizim yardımlaşma ve paylaşma üzerine kurulan medeniyetimiz de bu anlayış neden kayboldu.
Sanırım onu daha bebek yaşlarında çocuklarını yarıştıran bizlerin hırs, menfaatçi ve ben merkezli dünyevileşmiş algılarında aramak gerek. Annelerin yeni emeklemeye başlayan bebeklerini yarış çizgisine koyup, sonrada varış çizgisinde ellerindeki oyuncakları göstererek yarıştırma anlayışı bizim Ubuntu anlayışını nasıl kaybettiğimizin belki de başladığı nokta olsa gerek.
Daha önemlisi okula başladığı ilk yıllardan itibaren bir yarışa dönüştürülen ben merkezli egoist eğitim anlayışı, ne yazık ki yetişen neslin kişiliğinin ve kimliğinin oluşmasında olumsuz bir etki yapmaktadır. Bu nedenle neslimizin paylaşmayı ve yardımlaşmayı sadece sınavlarda birbirine kopya verme olarak anlamalarını yadırgamamak gerekir diye düşünüyorum. Okula gönderilirken aldığı bir simidi arkadaşıyla paylaşmanın öğüdünü almayan bir öğrenci tabii ki yardımlaşmayı kopya olarak anlayacaktır.
Hayatın paylaşma ve yardımlaşma üzerine kurulduğu medeniyetimizin terk edilerek, materyalist bir
yaşam biçimi olan, Hayat bir mücadeledir algısının sürekli pirim yaptığı bir toplumsal hayatta insanlardan nasıl Ubuntu anlayışını bekleyebiliriz ki? Günümüz de öyle bir hale geldik ki, dünyevileşme adına her şeyde yarışırken, hayırda yarışmayı hep başkalarına bıraktık.
İşte karşılamaya hazırlandığımız bu Ramazan ayını hepimizin bir fırsat bilerek, oruç tutmanın sadece aç ve susuz kalmak olmadığı bilinciyle, toplumsal yardımlaşma ve paylaşma anlayışının Ubuntu ya dönüştürülerek biz kavramının hâkim olduğu mutlu bir toplum dilekleriyle, Ramazan ayının hepimize hayırlar getirmesini dilerim.