Sıra Bize Gelmeden ( Ya da Sarı Öküzün Hikâyesi)
Yine birileri bir yerlerden düğmeye bastı ve gündemi Gezi Parkı"ndaki ağaç bahaneli gösterilerden Taksim de duran, yatan yâda Hangi pozisyonda dursam daha çok dikkat çeker diye düşünen adamlardan aldılar, Mısır"a götürdüler. Sanki Mısır" da bu ülkenin kaygısını taşıyan akil insanlar bir araya gelmiş ve halkının darbe isteklerine daha fazla kayıtsız kalıp onları üzmek istememişler sanırsınız.
Bu konuda kimsenin lafı evirip çevirmesine yahut Amerika"nın ve Avrupa"nın ağzına bakıp da tavır belirleme gafletine düşmesine de gerek yok. Sadece onların izniyle yine onların Bizim çocuklar dedikleri adamlarının yaptığı bu darbeye, içimizdeki heveslilerinin ellerini ovuşturmasını, buradan nasıl nemalanırız tavırlarını veyahut birilerinin halkın temsilcilerine aba altından sopa gösterme çabalarını gelecekte tarih ibretle yazacaktır. Onlar bu gün anlamak istemeseler de, çocuklarına onların duymak istemeyecekleri bir miras bıraktıklarını anladıkların da geç kalmış olacaklardır.
Ülkemizde ve çevremizde meydana gelen hadiselerin öyle son birkaç yılda ortaya çıkmış, ya da şartları bir anda oluşmuş meseleler olmadığını anladığımız gün, birçok önyargılarımız değişecek ve kendi ülkemiz insanlarına ve bizimle aynı gemide yolculuk yapanlara olan olumsuz bakış açımız tamamen değişecektir. İşte bunu fark etmememiz için ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyorlar. Tek merkezli ve tek sesli bir dünya projesinin uygulanmaya çalışıldığı günümüzde, ülkemizde veya bir başka kardeş ülkede insanların farklı düşünmeleri, farklı kaygıların insanları olmaları, emin olun bütün olayların çıkmasına karar verenler için hiç de önemli değildir. Onlar için en önemli şey kendi planlarını gerçekleştirecek birilerinin olmasıdır.
Bu gün ne yapılmak istendiğini anlayabilmek için ta 1095 yılına kadar gitmek ve bu tarihte Papa II. Urban"ın Müslümanların elinde olan Kudüs"ü kurtarma çağrısıyla başlayan bu sürecin Templiyerler (Tapınak Şövalyeleri) ile devam edip, günümüz Bilderberg toplantılarına kadar gelmesini çok iyi okumak gerektiğine inanıyorum.
Gerek ülkemiz meselelerine, gerekse kardeş ülke halklarının karşılaştıkları olaylara olan bakış açımızı, sağlıklı bir zemine oturtamazsak emin olun, bu gün çevremizde olan olayların bir sarı öküz hikâyesinin aynısı olduğunu anladığımızda korkarım çok geç kalmış olacağız. Hikâye biraz uzun olduğu için buraya alamıyorum. Merak edenler google"a ( Sarı Öküz" ün hikâyesi) diye yazarlarsa hem hikâyeyi, hem de bu konuda daha önce yazılanları okumuş olurlar. Sadece ben hikâyenin son kısmını yazmakla yetineceğim.
Sürüdeki öküzler birer birer aslanların pençelerinde can verirken, zamanın da sözü dinlenmeyen liderleri Boz Öküz ve birkaç öküz kalmıştı geride. İçlerinden biri liderlerine, Ne oldu bize, nerede kaybettik bu savaşı? Oysa vaktiyle ne kadar güçlüydük diye sormuş.
Boz öküz, Benekli Öküz"ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli Biz demiş, Sarı Öküz"ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı
Ülkemiz dünya da jeopolitik yeriyle, insan olgusuyla, toplumsal değerleriyle ve köklü tarihiyle hiç kimsede olmayan bir özelliğe sahiptir. Hala bunun şifrelerini bulmaya ve bizleri çözmeye çalışıyorlar. Ne olur onlara bu fırsatı vermeyelim. Yoksa ülkeler bazında yaşanan Sarı Öküz hikâyesini bize de yaşatacaklar. Allah muhafaza böyle bir durumla karşılaştığımız da ilk önce ülkesine ve halkına ihanet edenleri bertaraf edeceklerinden hiç şüpheniz olmasın.