HAZIR MIYIZ?
Adamın biri, köyünden yabancı bir yere gider. Buradaki insanlardan hiç kimse ne bir şey yemekte ne de su içmektedir. Merak edip, insanlara sorduğun da, hep aynı cevabı almaktadır; Ramazan geldi senin haberin yok mu? Adam burada kaldığı sürece bu ramazanın ne olduğunu bir türlü anlayamaz. Memleketine döndüğünde, ona geldiği yerden sorarlar. Adam cevap olarak; Köyümüzün kıymetini bilin. Gittiğim yerde ramazan diye biri gelmiş, insanlara yeme ve içmeyi yasak etmiş. Der.
Hikâye de geçtiği üzere, Ramazan bizlere yeme ve içmeyi yasaklasa da, getirdiği bereketiyle, faziletleriyle ve huzuruyla millet olarak, onu hep beraber karşılarız. Ramazan ayı ne hikâyede olduğu gibi, ne de birilerinin yanlış anladığı gibi, sadece yeme ve içmeden uzak kalmak değildir. Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmek kadar, bunlardan mahrum olanları da anlayabilmektir. Bu anlayışı hayatın her anına koyabilmektir. Belki Ramazan da en çok hissettiğimiz açlık ve susuzluk hissidir. Fakat zamana kayıtlanmış bir sürenin sonunda, yine özlenene kavuşma vardır. Ya zamanın ve mekânın anlamını yitirdiği yerlerde, sınırsız mahrumiyet yaşayanlara ne demeli? Hepimiz Kevin Carter isimli gazetecinin çektiği, Afrika da açlıktan ölmek üzere olan siyah kız çocuğu ile onun arkasında ölmesini bekleyen akbaba fotoğrafını biliriz. Aynı zaman da bu kişinin vicdan azabından üç ay sonra intihar ettiğini de okumayanımız yoktur sanırım. Ve yahut da bozulan televizyon için, eve çağrılan tamircinin, içine atılan ekmek kırıntılarının arızaya sebep olduğunu söylemesi üzerine, sorguya çekilen evin çocuğunun verdiği cevap, çoğumuzun hafızaların da tazeliğini koruyordur. Küçük çocuk, Afrika da açlık çeken çocukları gördükçe, ekmekleri televizyonun boşluklarından, açlık çeken kardeşlerine ulaşması için attığını söylüyordu.
Ya bizler. Acaba Avrupalı gazeteci gibi, bir şey yapmamanın verdiği vicdani intiharları mı yaşıyoruz. Ya da o küçük çocuk gibi bir şeyler yapabilmenin iç huzurunu mu? Somali de, Sudan da, daha birçok yerde, o gazetecinin çektiği fotoğraf örneğin de olduğu gibi, binlerce örneği olan bir yaşam dramı sürmektedir. Bu günkü insanlık dramından, şunu bunu suçlayarak, lüksün, israfın her türlüsünü yaşayan ve bu görüntüler çıkınca, televizyon kanalını değiştirenler utansın. İslam coğrafyasında, yanı başlarında insanlar açlıktan ölürken, milyar dolarları silaha harcayanlar, gökyüzüne doğru yüksek bina yarışı yapanlar, ismi uzaydan görünsün diye yazı yazdıranlar utansın. Evet, bizler yardım etmek istedikte, oralar çok mu uzak geldi? Pekâlâ, o zaman ülkemizin, şehrimizin veya mahallemizin muhtaçlarına ne demeli? Acaba onlar için, Ramazana ne hazırlık yaptık. Bu insanlardan habersiz olanımız var mı? Yardım etmek ister de, Acaba gerçekten kimin yardıma ihtiyacı var? Diye kaygılarımız olursa, bize bu konuda yardımcı olacak, birçok insan bulabiliriz. Biliyorum ki, beş altı kişilik nüfusa sahip, iki oda bir yerde yaşayan, seksen yaşlarına gelmesine rağmen, plastik atık toplayıp, günlük en fazla 5 lira kazanarak, onurlu bir hayata tutunmaya çalışanlar var.
Bina yapma yarışının, birden fazla daire edinme kaygısının olduğu günümüzde, bu insanları da hatırlayalım. Çocuklarımızın beslenme fazlasından, aynalarla ve tartılarla kavga ettiğini, onlara bir kıyafet satın almak için, dolaşmaktan yorgun düştüğümüzü inkâr edebilir miyiz? Bir gün tutalım ellerinden, nereye gideceğimizi söylemeden, ziyaret edelim bu ailelerden birini. Kısa bir süre kalıp, ayrılalım oradan. Çocuklarımıza hiçbir şey söylemeyelim. Onları düşünceleri ile baş başa bırakalım. Bir müddet sonra, onlardan teklif gelmese de, aynı aileye tekrar ziyarete gidelim. Bu sefer ellerimiz ve gönüllerimiz dolu olsun. Hekim oğlu İsmail büyüğümüzün çok güzel bir tespiti var.Eğitim sözle değil, gözle olur. Derken ne güzel ifade etmiş bunu. Artık söz zamanı çoktan geçti.
Evet, hazır mıyız? Yeryüzünün tüm sahipsizlerini sahiplenmeye. İftarlarımızı onlarla paylaşmaya. Onların açlığını, susuzluğunu ve uykusuzluğunu anlamaya. Umutsuzluğuna umut, karanlıklarına aydınlık olmaya. Habersizlere bilgi, duyarsızlara ilgi, unutanlara hatırlatmaya. Eğer hazırsak? Ramazan ayımız mübarek olsun.
Emin olun, gök deki tüm yazıcılarda hazır. Ramazanı ve bizim hayırlı işlerimizi bekliyorlar.