Hayata her gün yeniden başlamak
Allah Teâlâ bu dünya da her insana kader ya da halk diliyle alın yazısı diye adlandırılan bir hayat takdir etmiştir. Bizi yaratırken kimseye haber verme ihtiyacı duymayan Rabbimiz, bu emanet hayatın ne zaman, nerede ve ne şekilde sona ereceği hususunda da insana bir bilgi vermemiştir. İşte bir gün gelecek olan bu akıbetin bildirilmemesi, insanların hayat ve ölüm algılarının farklı oluşmasını büyük oranda etkilemiştir. Bu nedenle, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya çalışanlar olduğu gibi, bir düşünürün ifade ettiği şekliyle Ölümün bizi nerede beklediğini bilmiyoruz. Öyleyse biz onu her yerde bekleyelim. Sözüyle anlatmaya çalıştığı insanın hayat ve ölüm algısını, anlayamayanlar, dünya bizim neyimize gerek diyerek, çalışmanın farz olduğu bir hayatta yapmaları gereken birçok sorumluluktan uzaklaşmışlardır. Belki de böyle anlamalarını birileri onlardan isterken, kimileri her türlü dünya nimetlerinden limitsiz faydalanmışlardır. İnsanlardan hayata toptancı bir anlayışla yaklaşanlar ya, ona balıklama dalmışlar ya da toptan reddettirmişlerdir. Oysa her gün yeni bir başlangıç, her sabah yeniden bir diriliştir. Aynı zaman da insana verilen yeni bir fırsat ve hayatını sorgulama adına bir şans daha tanımadır. İşte böyle bir günün bitiminde, insan için en önemli şey nedir? Diye düşünecek olursak, Bu gün Allah için ne yaptın? sorusuna verilecek cevap olsa gerek. Peki, Allah için yapılması gereken nedir, buna kim karar verecek? Elbette hayatı yaratan ve onun nasıl yaşanması gerektiği hususunda en ufak bir boşluk ve belirsizlik bırakmayan Allah karar verecektir. Benim hiç kimseye verecek hesabım yoktur. Veya Benim hayatıma hiç kimse karışamaz. Sözleri insanlar için geçerli olsa da, Allah için asla bir anlam ifade etmeyen boş bir sözdür. Çünkü hiç kimse, Benim Allah"a verecek bir hesabım yoktur. Yâda Allah benim hayatıma karışamaz. Deme hakkına sahip değildir.
Öyleyse, bir güne nasıl başlayacağımızı bilmiyorsak, elbette günün sonunda ne elde edeceğimizi de bilmiyoruz demektir. İnsan hayatının tamamı, yaşadığı her günün toplu bir hesabıysa, o zaman bize düşen her günü en iyi şekilde değerlendirmek olsa gerek. Allah resulü bir defasında, bir akşam vakti ashabıyla sohbet ederken; Bu gün aranızda bir cenaze defnine katılan oldu mu? Diye sorar. Hz.Ebu Bekir(ra),Ben katıldım ey Allah"ın Resulü. Diye cevap verir. Akabinde, hasta ziyaret edenin, bir sadaka verenin ve nafile oruç tutanın olup olmadığını tek tek sorar. Her defasında, Hz.Ebu Bekir, Ben ziyaret ettim, ben sadaka verdim ve ben oruç tuttum. Diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber(sav):Bütün bu faziletleri kendisinde toplayan kimsenin gideceği yer Cennettir. Buyururlar. İşte bunlar bir gün içinde yapılabilecek en güzel işlerden olarak kabul edilmiştir. Tabii ki bunlara eklenecek, hayata değer katan çok fazla işlerden sorumluluklarımız var. Elbette her gün bunları yapma imkânımız da olamaz. Ama madem bu işlerde bu kadar büyük bir müjde var. O zaman hiç olmazsa hayatımızda ki böyle gün sayılarını arttırma arayışın da olmak gerekir diye düşünüyorum.
İnsan hayatını üç günlük dünya diye tanımlarken birçok mütefekkir, dün yaşanmış, yarın ise bize ait değil. O zaman yaşadığımız günü en iyi şekilde değerlendirmek gerek anlayışını bir hayat prensibi olarak kabul etmişlerdir. Böyle olunca da yaşadığımız her günü ömrümüzün sanki son günü olarak görme açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Uykuyu küçük ölüm olarak anlamayı tavsiye eden İslam düşüncesi, Kuran"ın ifadesiyle her gece uyku esnasında alınan ruhların, emaneti olan bedenlere verilip verilmemesine ve insanın hayatının bitimine ya da devamına karar veren iradeyi çoğu zaman sanırım es geçiyoruz. Oysa her akşam kapanan birçok göz kapakları, mahşere kadar bir daha açılmamıştır. Öyleyse her sabah, hayata yeniden başladığımızı düşünerek, düne üzülmeyi ve yarının kaygısını yaşamayı bırakıp, yaşadığımız günü en güzel şekilde değerlendirmenin yollarını aramalıyız. Göreceksiniz böylece her günümüz yeni bir başlangıç olacak ve yeni umutlara kapı açacaktır.