Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
İnançlarımızı Hırslarımıza Kurban Etmek
Hırs; Hasetliği, kıskançlığı, sevgisizliği besleyen duygulardır. Hırs aynı zaman da iyilik ve güzellikleri de yok eder. Hırslı olmak, azimli olmak değildir. Çünkü azimli insan hedefine varmak, bir yerlere gelmek için çalışır. Tüm gayretini ortaya koyar. Bunu yaparken de kimseye zarar vermemeye özen gösterir. Hırslı olanlar ise, kendisi için istediğini başkası için istemezler. Çünkü bu duyguyu taşıyanlar, en önde olmak için uğraşırlar. Başkası bir şeyi elde etmeden önce, onu kendisi elde etmeye çalışırlar. Paylaşma duygusuna sahip olamazlar.

İnsanlar peşinde koştuğu hedeflerine ulaşmak için elbette bir uğraş içinde olmalıdır. Fakat bizlerin ulaşmaya çalıştığı ihtiyaçları, balığın suya, bir geminin denize olan ihtiyacı gibi olmalıdır. Balığın her ne kadar suya ihtiyacı olsa da onu içmez. Gemi de suyu içine almaz. Şayet alırsa batar. İnsanların paraya, mülke, makama olan isteği de hırsa dönüşürse, kişiyi felakete sürükler. Hırslarının peşinde koşanlar, vahşi bir ata binen gibidir. Onun üzerinde durmak kolay değildir. Binicisinin her an düşme korkusu yaşadığı gibi, hırslı insanlarda sahip olduklarını kaybetme korkusuyla yaşarlar.

Âlim bir zat, talebesine bahçeye meyve fidanları dikmesini ister. Talebe söyleneni yapar. Ağaçlar yetişip meyve vermeye başlayınca, bahçe sahibi ağaçlara ve meyvelere aşırı önem vermeye başlar. Âlim bir gün talebesini ziyarete gider. Bakar ki, o sürekli bahçeyle meşgul oluyor, ağaçların dallarını kırarak yere atar. Talebe telaşla” Aman hocam, bir hatamız mı oldu”? Der. O da “Ben sana, ağaçları bahçeye dik dedim, kalbine değil.” Diyerek sitem eder.

Elbette mevcut durumumuzu geliştirmek, daha ileriye gitmek için azimli olmak gerekir. Ama bu ilerleme ve yükselme düşüncesi, hırslara dönüşüp, aklımızın önüne geçerse, sonun da Salebe örneği bir insana dönüşebiliriz. Tüm uyarılara rağmen toplum da Salebe"ler ne yazık ki hiç eksik olmamıştır. Bu insanlar hırsları peşin de koşarken, önce sonradan kazandıklarını, sonra da önceden kazandıkları mevki, makam ve mülklerini. En kötüsü de dostlarını kaybetmişlerdir. Hırsları akıllarını örten insanların, önce ahlakları değişmiş, bu değişim sonra ibadetlerini etkilemiş, en sonun da iman zafiyetine sebep olmuştur. Hedefe giden yollar meşrulaşmaya, sürekli yapılan ibadetler tehir edilmeye başlanınca, bir müddet sonra insanlar inandıkları gibi değil, yaşadıkları gibi inanmaya başlar hale gelmişlerdir. Zaafları deşifre olanların, o kapılardan girmek isteyenler için, artık sürekli çalınacak bir kapısı var demektir.

Burada kısaca Salebe"den de bahsetmek istiyorum. Salebe peygamberimizin mescidine devamlı gelen sahabelerdendi. Allah Resulü bu meziyetinden dolayı O"na “Mescidin Güvercini” lakabını vermişti. İbadet yapmayı o kadar severdi ki, güneşte ısınmış kızgın kumların ve taşların üzerine secde etmekten alnı nasır tutmuştu. Peygamberimiz birkaç defa aceleyle mescit den çıktığını görünce sebebini sorar. Salebe yoksulluktan dolayı üzerindeki elbiseyi hanımıyla birlikte giydiklerini, namaz vaktinde elbiseyi hanımına verdiğini ve O"nun da namazını bu şekilde kıldığını söyler. Peygamberimizden varlık sahibi olması için, Allah"a dua etmesini ister. Peygamberimiz O"na kanaat ve sabır tavsiye etmesine rağmen ikna edemez. Salebe onun hakkını vereceğini söyleyerek, ısrarla dua talep etmesi üzerine isteğini yerine getirir. Bir müddet sonra mevcut koyunları sürekli artan Salebe sonun da Medine"den uzaklaşmak zorunda kalır. Peygamberin “Mescidin Güvercini” dediği Salebe önceleri vakit namazlarına, bir müddet sonra da Cuma namazlarına mescide uğramaz olur. Zekât ayeti vahye dildiğinde, Allah Resulünün gönderdiği görevlilere “Sizin bu istediğiniz haraçtır. Siz işimdi gidin ben bunu biraz düşüneyim.” Der. Görevliler döndüklerinde onlar daha bir şey söylemeden peygamberimiz;”Yazık oldu Salebe"ye.”Der. Durumu öğrenen Salebe Allah Resulünün huzuruna gelir, pişmanlığını ifade eder. Fakat Kendisi hakkında Allah Teâlâ hükmünü vermiş, peygamberine bildirmiştir.(Tevbe;75-77) O"nun için artık yapacak bir şey yoktur. O dünyalık bir hırs yüzünden, artık her iki dünyasını da kaybetmiştir.
Günümüz de pek çok insan, övülmek, ilgi çekmek, insanların beğenisini ve saygısını kazanmak için, mal, mülk ve makam sahibi olmayı ister. Bu isteklerini elde etmek için, çok büyük bir hırsla çalışır. Hırslı olmayı, azimli olmakla karıştıranlar bunu bir meziyet gibi algılarlar ve överler. Oysa bu sadece nefsin arzularını tatmin etme amacından başka bir şey değildir. Çünkü hırslı olan insanlar benim olmayan, başkasının da olmasın diye düşündüğünden, başkalarının kazandıklarına ve başarılarına tahammül edemezler. Onu insanların gözünde değersizleştirmek için de olmadık tavırlar sergilerler. Peki, sizce bütün bunlara değer mi?
Hayatın hırslarına kapılmadan, azmederek insanlara faydalı olmamız dileğiyle.
Bu yazı toplam 25604 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
İlhami FINDIK / 01 Nisan 2011 Cuma 12:22
Kendini tutamayanların kaleci olup top tutması,makam sahibi olup hizmet tutması söz konusu olamaz.Bir ağaçtan bir milyon kibrit çıkar,bir kibrit bir milyon ağaç yakar.Selamlar.
100 %
Beğendim
Beğenmedim
cumali / 30 Mart 2011 Çarşamba 12:27
Rabbim cümlemizi dünyalık hırslardan kurtarsın, ahirete hazırlık noktasında yarıştırsın hepimizi...saygılar hocam
100 %
Beğendim
Beğenmedim
bir dost / 29 Mart 2011 Salı 22:56
Kanaatten hiçkimse ölmedi, hırsla da hiçkimse padişah olmadı.
Mevlâna Celâleddin-i Rumi ..
100 %
Beğendim
Beğenmedim
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber