Fasıklar ve Ölü Eti Yiyenler
Peygamber (sav) Velid Bin Ukbe’yi Beni Mustalik Kabilesi’ne zekât memuru olarak gönderir. Kabilenin ileri gelenleri elçiye hürmet göstermek için karşılamaya çıkarlar. Velid, onların toplu halde kendisine doğru geldiğini görünce, “Bunlar beni öldürmeye geliyorlar” diyerek kaçar. Çünkü Velid’le onlar arasında cahiliye döneminden kalma bir düşmanlık vardı. Velid Beni Mustalik Kabilesi’nin niyetini anlamadan o düşmanlığı bahane ederek kaçmıştır.
Dönünce Allah resulü durumunu sorar, o da “Ey Allahın resulü onlar bana zekât vermediler ve hepsi silahlanıp beni öldürmek istediler, ben de onlardan kaçtım” der. Bu haberi alınca peygamberimiz onları üzerine ordu göndermeyi düşünür. Onlar bu haberi alınca kabilenin ileri gelenlerinden bir heyet durumu bildirmek için peygamberimize gelir ve “Biz senin memuruna zekât vermekten kaçınmadık, onu karşılamak için kendisine doğru yürüdüğümüzde bizi görünce kaçtı. Doğrusu niye kaçtığını da anlamadık” derler.
Velid’in yanlış beyanda bulunması Allah resulünü üzer. Bunun üzerine Allah Teâlâ “ Ey iman edenler, eğer bir fasık size haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın. Sonra bir kavme kötülük yaparsınız da, sonra pişman olursunuz”.(Hucurat/6) ayetini gönderir.
Bu ayet kıyamete kadar evrensel bir değer taşıyıp, insanlardan gelen her türlü haberin mutlaka araştırılmasının gereğini vurgulamaktadır. Çünkü Allah resulünün dahi yalan söylenerek ikna edilmesi, bu pek çoğumuzun kolaylıkla yanıltılabileceğini gösterir. Paylaşılan bir yazı, asparagas bir haber, kitleleri harekete geçirebilmekte ve büyük olaylara neden olarak, üzücü sonuçları doğurabilmektedir.
İnsan ilişkilerini bozan, kişiler arası güveni yok eden ve bir türlü vazgeçilmeyen alışkanlıklarımızdan biri de dedikodu dediğimiz insanların gıyabında konuşma algısıdır. İnsanların neredeyse tamamı, kul hakkı da içeren bu ahlaki zafiyeti kolaylıkla gösterebilmektedir. Çükü iki insan bir araya geldiklerinde, bir başkasının yaptığı hata ve kusurlarını dinleme merakı maalesef insanlarımızda genel bir algıya dönüşmüştür.
Oysa Kuran bu davranışı, kişinin ölmüş kardeşinin etini yemeye benzeterek, insan onur ve şerefini yok eden, bir eylem olarak görmektedir. Hucurat suresi 12. ayette bu tanımı ifade eden, ilahi ikaz şöyle geçmektedir. “...Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Hanginiz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır. İşte bundan tiksindiniz değil mi?…”
İşte bu tiksindirici sözün ne nasıl yapıldığını Allah resulü şu örnekte açıklamaktadır. Adamın biri peygamberimize “Gıybet” nedir? Diye sordu. “ İşittiği zaman kişinin hoşuna gitmeyecek şekilde arkasından konuşman” buyurdular. Adam,”Ya Resulallah ya sözüm doğruysa” deyince, peygamberimiz, “Eğer sözün yanlışsa, o zaman iftiradır.” Diye cevap verdiler.
Öyleyse, kim gıybet ve iftiradan birini yapmayı seviyorsa, insanların arkasından konuşmaya ve ona kul hakkı olarak borçlanmaya devam etsin.