Eleştir ve Kaybet
Bir insanı kazanmanın zor, kaybetmenin ise daha kolay olduğu gerçeğini kitabi bilgilerle değil de, yaşadığımız tecrübelerle çoğumuz biliriz. Bu gerçeği birçok insanın bilmesine rağmen sonradan pişmanlık duyduğu ve telafi etmede çok zorlandığı hatalar yaptığını da sanırım hepimiz kabul ederiz. İnsanların bu kadar bilgi ve deneyim donanımına rağmen, çevresiyle yaşadığı iletişim problemlerinin temelinde hiç şüpheniz olmasın eleştiri anlayışımız bulunmaktadır.
Eleştiride bulunanların esas amacının yanlış söylem ve davranışları doğruları ile beraber göstererek düzeltmek olması gerekirken, amaç hata ve kusur arama anlayışına indirgenince eleştiri algısı maalesef artık bir giyotin gibi işletilmektedir. Şunu öncelikle kabul etmeliyiz ki, hiç kimse mükemmel bir ailede ve mükemmel bir çevrede yetişmediği gibi kusursuz da değildir. Böyle olunca da, onun kararlarında, karakterinde ve davranışlarında bir takım eksiklerin, yanlışların ve yanılgıların olması kaçınılmazdır.
Günümüzde yapıcı eleştiri kültürü tam anlamıyla oluşmadığından, sokakta her hangi bir insana eleştiri deyince ne anladığını sorsanız vereceği cevap, emin olun başkalarının hatalarını kusurların ve ayıplarını konuşmak(çekiştirmek) olduğunu söyleyecektir. Oysa etik olan tavır insanlarda kusur arama değil, onun güzel olan yönlerini görmek ve kişilerin dikkatini buna çekebilmektir. Yeri gelmişken bu hususta Allah Resulü (sav)den bir örnek vermek istiyorum. Bir gün ashabıyla yürürken bir köpek leşiyle karşılaşırlar. Yanından geçerken hepsi ortaya yayılan kokudan rahatsız olmamak için burunlarını kapatarak hızlı bir şekilde oradan uzaklaşırken, peygamberimiz köpek leşinin yanında durur ve ona dikkatli bir şekilde baktıktan sonra;” Ne de güzel dişleri varmış” der.
Bir köpek leşinde bile görülecek bir güzellik bulunurken, bu gün çevremizdeki insanlarda görmemiz, paylaşmamız ve mutlu olmamızı sağlayacak o kadar çok güzelliği es geçerek, sadece onların yaptıkları hatalara ve kusurlara takılmanın kime ne kazandırdığını sizlerin takdirine bırakıyorum. Kişilerin tutum ve davranışlarını değil de, kendisini eleştirdiğimiz ve onun sahip olduğu güzelliklerin üzerini bir kalemde çizdiğimiz sürece, dostlarımızı kaybetmeye de devam edeceğiz demektir.
Bu konuda belki de dikkat edilmesi gereken en önemli husus, eleştirilen kişilere iftira atılma, sözlerini çarpıtma, en azından yanlış anlaşılmasına sebep olunacağının göz ardı edilmemesidir. Eğer yapacağımız eleştiri yapıcı olmak amacıyla yapılıyorsa faydası olur, emin olun gerisi kişinin egosunu tatmin etmekten başka bir anlam ifade etmez.
Yazımı Dale Carnegie’nin bir sözüyle bitirmek istiyorum.” Allah’ın insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken… Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip oluyoruz.”