Bir Fetva da Kırcadan
Son zamanlarda açıklamalarıyla gündem oluşturmayı başaran Levent Kırca hızını alamamış olacak ki, bir açıklama da başörtüsü konusunda yaptı. Bunu yaparken de sanatçı kimliğinden ziyade bir siyasetçi ağzıyla konuşmayı tercih etti. Zaten ülkemizde dini konularda kanaat sahiplerine siyasi konularda konuşmak yasaklanmışken, maalesef siyasetçilere dini konularda istedikleri gibi konuşma özgürlüğü tanınmıştır. O da ideolojik bir kimliğe dönüştürülen siyasi anlayışını farz olan bir konuya müdahil etmede hiçbir sakınca görmemiş olsa gerek.
Kırca"yı yıllarca Olacak o kadar programında ülkemiz insanını ilgilendiren her konuda yapmış olduğu mizahi eleştirileri ile tanımıştık. Siyasetten bürokrasiye, ekonomiden spora, velhasıl her türlü toplumsal meselelerde nerede bir aksaklık var, mutlaka beyaz cama yansıtırdı. Her konuda yapmış olduğu mizahi göndermeler toplumun ekserisi tarafından hoş görü ile karşılanır ve tasvip görürdü. Fakat son olarak İslam"ın tesettür emrine, yokmuş gibi bir açıklama yapması yanında, bir de alaycı bir dil kullanmasının hedefe koyduğu insanları rencide edeceğini bilmesi gerekirdi. Sanırım bunu da bilinçli bir şekilde yapmıştır.
Kırca"nın bu konuda açıklamalarına geçmeden önce, Kuran"da emredilen ve ona inanan kadınlarımızın yerine getirmeye çalıştığı tesettür anlayışının, sadece başlarını örtmek olarak anlaşılmaması gerektiğini öncelikle belirtmek isterim. Zaten bunu böyle anlayanlar, Müslüman kadınlara tesettür farz kılındığından itibaren buna karşı tavırların da ortaya koymaya başlamışlardır. İlk karşı duruş Hz. peygamber zamanında yapılmış, Medine de alışveriş için çarşıya çıkan bir kadının oturduğu sandalyeye kıyafetinin ucu bir Yahudi tarafından bağlanmış, kadın ayağa kalkınca örtüsü açılmış, bunu gören bir Müslüman Yahudi"yi öldürünce, onun mensupları tarafından kendiside şehit edilmişti.
O tarihten günümüze kadınlarımızın tesettürüne olan sözlü ve fiili saldırılar hiç bitmemiştir. Bunu yapanlar Kırca"nın ifade ettiği gibi olayı sadece başındaki saçının kılını örtmek olarak görmemişlerdir. Evet, Kırca ve onun gibi düşünenler şunu bilsinler ki, Maraş"ı işgal edenlere karşı ilk kurşun kadınlarımızın tesettürüne düşman eli uzanınca sıkılmıştır. Birkaç yıl önce ise Maraş"a üniversite tanıtım gezisine gittiğimizde düşmana ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam"ın kendi adına yapılan üniversitesine ne acıdır ki başörtülü olduğu için gezi rehberimiz alınmamıştı.
Sayın Kırca; Meclisten kovulan, tıp fakültesinin son sınıfında okuldan uzaklaştırılan, çocuklarımıza değerlerini öğretirken okullardan atılan, kamu kuruluşlarına sokulmayan kadınlarımızın başörtüsü sadece kıl örtmek değildir. Sizde bunu biliyorsunuz ama bildiğiniz halde kendi ürettiğiniz kavramlar üzerinden inançlı insanlara sataşmayı yıllardan beri yapıyorsunuz. Bunu yaparken lütfen dürüst olunuz. Ben İslam"ın tesettür emrini kabul etmiyorum ve bundan da rahatsız oluyorum demeyipde Kuran'da yoktur, açın okuyun bakalım neresinde var? tarzındaki sözlerinize karşılık Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi 31. ayeti ve Azhab suresinin 59. ayetini açıp okumanızı önemle tavsiye ederim.
Ha şunu da es geçmeyeyim. Açıklamanızda ifade ettiğiniz başörtülü fakat vücudunun kıvrımları belli olan kadınların giyim tarzına gelince, o bizim tesettür inancımızı yeterince anlayamayan kadınlarımızın yanlış kıyafet tercihinden kaynaklanıyor. Sizin gibi düşünenlere bu fırsatı veren kadınlarımızı ve bu kıyafetleri üretenleri zaten tasvip etmiyoruz. Eğer bu tarz bir yaklaşımınız olsaydı, iyi niyetinize yorumlardım. Fakat bunlar üzerinden Kuran-i bir emri yok sayma ve buna inananlara da hakaret etmeniz gerekmiyordu. Eğer ülkemizde uzlaşı kültürünün oluşmasını istiyorsanız, artık sizin gibi inanmayanları tahkir etmeyi bırakmalısınız.