ABARTILI DUYGULAR
Duygularını ifade etme tarzıyla hiç kimseye benzemeyen, kendine özgü özellikleri olan bir ülkeyiz. Bu özelliğini sosyal hayatın birçok alanında abartabilen insanlarımızın, söz ve davranışları çoğu zaman maksadı aşabilmektedir.
Bu konu da yeni karşılaştığım bir örnekle konuyu biraz açmak istiyorum. Fenerbahçe futbol takımımızın son Avrupa maçın da Lizbon sokaklarında taraftarların maç öncesi coşkusunu bir televizyon kanalında haber olarak izliyordum. O coşkulu kalabalığın arasından biri takım formasını yere serdi ve üzerinde secde yapan bir insanın görüntüsünü sergilemeye başladı. Bir görüntü bir sevgi ve bağlılığın nasıl tehlikeli bir şekilde abartılacağını göstermesi açısından çok çarpıcıydı.
İnsanların böyle yanlış bir davranışı nasıl yapabildikleri konusu öyle rastgele bir hareketten öte uzun yıllara varan bir algının sonucuydu. Eğer ülkemizde bir futbol takımın stadyumu mabet olarak nitelendiriliyor ve bu anlayış da taraftarlarınca genel bir kabule dönüşüyorsa, tabii ki sonuç olarak insanlar bu sevgiyi secde etme noktasına getirecektir. Yıllar önce bir stadyumun tribünlerinde okuduğum Öyle kutsalsın ki, her hafta sonu sana ibadet etmeye gelirim yazısı işte mabetleştirilen stadyumlara gelen insanların abartılmış sevgilerinin bir tezahüründen başka bir şey değildi.
Futbol maçında kaçırdığı gol pozisyonundan sonra öfkeli bakışlarını yukarı kaldıran insanların hareketlerinin doğallaşması, bazı futbol dâhilerinin ilah olarak nitelendirilmesi bütün bu abartılı sevgi ve bağlılığın sonucu olsa gerek.
Bu sevgi ve bağlılığı sadece bir futbol algısına indirmek elbette yanlış olacaktır. Özellikle aşk ve sevgiye dair duygularımızı ifade ettiğimiz müzik alanında ortaya konan bazı eselerde, o asil duygunun nasıl örselendiğini şu sözlerden anlayabilmekteyiz. Sen tapınılacak kadınsın, sensiz Cennet sürgün sayılır, Allah gibi taptım sana, Cehennem bana kurtuluş olur, kafama sıkar giderim, ya benim olacaksın ya kara toprak, hem yaratıp hem unutuyorsun gibi sözler insanların sevgi ve tutkularını ifade etmeyi nasıl abartabileceğinin uç örnekleridir.
Elbette kontrol etmekte zorlanacağımız tutkularımız, bir türlü ifade edemediğimiz duygularımız olacaktır. Ama bütün bunları yaşarken, asla inançlarımıza, sevdiklerimize ve kendimize zarar vermeden ve yanlış bir algı oluşturmadan ortaya koymak gerektiğine inanıyorum.