Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
Sevdiklerimizden isteyerek verebilmek

İnsanın hayatının merkezine koyacağı en değerli şey sevgidir, sevdikleridir desem, acaba bana katılır mısınız? Ya da İnsana değer katan sevgisidir, sevdiklerini paylaşmadır. Sözünü de çok iddialı bir ifade olarak görmezsiniz umarım? Bu kavramların özeline girmeden, birlikte yaşama ve paylaşma adına, sevdiklerimizden verme üzerine ortak bir payda oluşturmaya ne dersiniz? Bu nedenle bu yazımızda sevgide insanı değil, insandan değer alan eşyayı bir emanet ve hayatın imtihanı olarak görüp, ona olan bakış açımızın ne olacağını belirleyebiliriz. Yani sevdiklerimizden istendiğinde veya vermemiz gerektiğinde ne yapılmalıyı sorgulayabiliriz. Hiç birimiz Rabbinin Hz İbrahim (as)"in çok sevdiği oğlu İsmail"i kurban etmesini istemesi gibi bir imtihana tabi olmayacağız. Ama bizlerinde mutlaka imtihan edileceğimiz İsmail"lerimiz olacaktır. Bizler acaba hangi sevdiklerimizle imtihan olacağız veya olmaktayız? Malımızla mı? Makamımızla? Ya da ailemizle mi? Malımızla olunca verenlerin en hayırlısı olan, veren el olabiliyor muyuz? Zekâtı verirken, eşyanın ve mahsulün en güzelini veya en güzel kurbanlığı alıp, kurban etinin en güzel tarafını verebiliyor muyuz? Yani şu emri ilahi gereği “Sevdiklerinizden vermedikçe gerçek hayra ulaşamazsınız.”(3/92) Ayetine uygun hareket edip, bir iyilik yaptığımızda en güzeliyle yapabiliyor muyuz? Yoksa sımsıkı tutarak, vermede zorlanıyor muyuz? “Hele bir düşüneyim, biraz düşünmem lazım.” Diye, bir bahane bulup, şu adam gibi isteyeni geri mi çeviriyoruz? Adamın birinden ihtiyaca binaen bir miktar mal istenir. Adam uzun bir düşünmeden sonra; ”Ben den çok zor bir istekte bulundunuz. Bu can değil ki, hemen veresin.” Diye cevap verir. Bu belki uç bir tanımlama olsa da, insanın çok fazla dünyevileşmesini ifade eden çarpıcı bir örnek olsa gerek.

 

Neden bu duruma düştük dersiniz? Cömertliği, hayır ve iyiliği kurumsallaştıran bir medeniyetin temsilcileri bizler değil miydik? Nasıl oldu da, son yıllarda toplumsal felaketler dışında bu konudaki hassasiyetlerimizi kaybetmeye başladık. Yardımlaşma da olması gereken, ”Sağ elin verdiğini sol elin görmesin.”Hadisinin aksine, medyatikleştirilerek gösterişe dönüştürdük. Düzenlenen yardım kampanyalarında yardım vaat edenlerin bazılarının sonradan vazgeçmeleriyle, duyurulan rakamların gerisinde kalınılması bu samimiyetsizliğin kanıtı olsa gerek. Emin olun insanımız artık bu tür yardım şovlarını ciddiye almıyor ve güven de duymuyor. Bu nedenle samimi bir davranış, toplumun bir anda iyilik gündemini değiştirebiliyor. Bu konuda güzel örnekleri o kadar özlemişiz ki, yardım amaçlı gönderilen bir eşyanın içinde unutulan paranın iade edilmesi, günlerce bütün televizyon kanallarında ve yazılı basında haber olabiliyor. Bu örnekler elbette kamu vicdanına sunulmalı ve güzel mesajlar verilebilmeli. Ama bu tür güzelliklerin neden bu toplumda kaybolmaya yüz tutuğu da kamu vicdanını da rahatsız etmeli diye şünüyorum. Ayrıca yardım yapıyoruz diye, evlerimizde giymeyip, bir tarafa attığımız kıyafetleri veya satışını yapamayıp depolarda ki son kullanım tarihi geçen yiyecekleri vermemizin insanları ne kadar üzdüğünü hatırlatmak isterim.

 

Sonuç olarak, darlıkta yapılan az bir hayrın, bollukta yapılan hayırdan, Allah katında daha değerli olduğunun bilinmesini isterim. Ayrıca sevdiklerimizden vermede ve hayırda tereddüt edene de Allah resulünün şu hadisini bilhassa hatırlatırım.”Her gün gökten iki melek iner. Bunlardan biri;-Allah"ım cimrinin manı eksilt. Deri ise Allah"ım cömerdin malını arttır.- Diye dua ederler.” Gerçek cömertlik darlıkta, gerçek hayır ise sevdiklerimizden vermede, diyerek, Veren el olmanın ve insanlara yardımcı olmanın huzur ve mutluluğunu yaşamanızı dilerim.

 

Kurban bayramınız sevdiklerinizle, bayram tadında olsun.

Bu yazı toplam 24251 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber