Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
EN DEĞERLİ İNSAN

Millet olarak kültürel zenginliğimiz içinde hikâye ve masalın çok önemli bir yeri vardır. Bunların içinde bizzat yaşanmışlarının yanında, insanlarımızın hayal gücünü ve ufkunu yansıtan pek çok örnekleri vardır. Bir nesil öncesine kadar çocuklarımızın eğitiminde, büyüklerin sohbetlerinde vazgeçilmezlerimiz iken, şimdi modernizenin sanal ve görsel saltanatı karşısında bu değerlerimiz de ne yazık ki, kitapların tozlu sayfalarında, ya da büyüklerimizin zihinsel arşivlerinde unutuldu gitti.

 

   Oysa pek çok hikâye ve masallar, en önemlisi Kuran da geçen kıssalar insanların eğitiminde çok önemli bir yere sahiptiler. Bunun için toplumsal algımızda bu örneklerin derin tesirleri olmuştur. Çünkü yaşadığımız toplumun manevi dinamiklerinin en zengin örneklerini buralarda görmüş, her insan orada kendine ait bir parça bulmuştur. Pek çok kavramın algı farklılığı ve iletişimsizlik için bahane edildiği günümüzde, bizlerde ortak algılar bırakan bu örneklerden birini daha sizlerle paylaşmak istedim.

 

  İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri ve bayramlarda da ilginç armağanlar göndererek birbirlerine zekâ gösterisi yaparlardı.  Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından ve birbirinin aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi.

 

  Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar; “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin aynısı gibi görünebilir ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.  Hediyeyi alınca hükümdar önce heykelleri tattırdı. Üç heykelde gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

 

  Günler geçti hiç kimse bu olayı bir türlü çözemiyordu. Sonunda bazı uygulamalarına itiraz ettiğinden, hükümdarın zindana attırdığı bir genç yardım etmek için haber gönderdi. Başka çaresi olmayan hükümdar genci huzuruna getirtti. Genç heykelleri iyice inceledikten sonra, ince bir tel getirilmesini istedi.

 

  Teli birinci heykelin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez kulağından çıktı. Üçüncü heykelde, tel kulaktan girdi fakat bir yerden çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabını yazdı:

 

  “Kulağından gireni ağzından çıkaran insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğinde gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”

 

 Her türlü fitne, gıybet, iftira, su-i zan ve önyargının birlikte yaşama algısını darmadağın ettiği günümüzde, kulağından gireni yüreğine gömen insanlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğu konusunda bana katılacağınızı ümit ediyorum. --En değerli insan olmanız dileğiyle--

  

Bu yazı toplam 19263 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber