Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
'Emrolunduğun Gibi Dosdoğru Ol'

İslam Müslümanlara ifrat ve tefritten uzak bir düşünce sistemini ve hayat tarzını emreder. Yani Allah dininin gönderildiği gibi yaşanmasını ister. Onun insanlara sevdirmek ve kolaylaştırmak adına yontulmasına, ya da takva ve istikamet adına zorlaştırılmasına onay vermez. Ayrıca İslam, tabir yerindeyse Cebrail"in Kuran"ı bir yere bırakıp da, gökten gelen bir sesle”Alın bu kitabınız okuyun, anlayın ve uygulayın,” denen bir yaşam biçimi de değildir. İslam aynı zamanda peygamberimize inanmayan bazı müşriklerin,” Allah neden bir melek göndermedi de bizim gibi bir insan gönderdi”? Benzerinden akla ziyan sözlerinin aksine, almış olduğu her vahyi yaşayan bir peygambere gönderildi. O"nun sahabeleri de bu hassasiyeti göstermeye gayret etmişlerdi. Enes b.Malik:”Birisi Bakara ve Al-i İmran surelerini okur hale geldiği zaman, bizim gözümüze son derece büyük görünürdü.”Der. Yine Abdullah b. Ömer"in Bakara suresini sekiz yılda ezberlediği söylenmektedir. Ne yazık ki daha sonraları Kuran tedricen hayattan uzaklaştırılınca, onu” yaşayanlar” değil” taşıyanlar” çoğalmıştır.


“Hud Suresi Beni İhtiyarlattı”


Vahyi yaşam biçimi haline getirmek, bunun sorumluluğunu hissetmek Allah resulünde bazen derin sarsıntılar bırakıyordu. Tıpkı Hud suresi 112. ayette olduğu gibi. Yüce Mevla"nın “Sen emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Vahyine muhatap olduğunda ”Hud suresi beni ihtiyarlattı.” Demiştir. Çünkü bunun adı sıratı müstakimdi ve Kuran"ın ortaya koyduğu doğruları hayat haline getirmekti. Hud suresinde “Sen emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” Emri hakkında peygamberimizi endişelendiren bunun sorumluluğunu yerine getirip getiremeyeceği değil, ümmetinin durumuydu. Çünkü bu ayet, sadece kendine değil tüm Müslümanlara da sorumluluk yüklemişti. O ümmetinin kendisinden sonra istikametten ayrılarak doğruları vahyin dışında aramaları, ya da uçlara kaymalarından korkuyordu. Nitekim böyle yapanları kıyamet günün de Allah"a şöyle şikâyet edecektir.” Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kuran"ı büsbütün terk ettiler.(Furkan:30) O"nun bir başka endişesi ise, kendisine tabi olmayı sadece şekli boyuta indirgeyip, O"nun düşünce ve yaşam biçimini terk etmeleriydi. Bu dinin evrensel ve zaman ötesi boyutunu unutarak, İslamı belli bir insan grubuna, belli bir bölgeye ve bir zaman dilimine hapsedilmesiydi. İstikamet üzere olmayı tanımlarken,” Kişinin imanı müstakim olmaz, kalbi müstakim olmadıkça, kalbi doğru olmaz, dili dosdoğru olmadıkça.” Buyururken, bir insan ve toplum modeli çiziyordu, insanlık tarihinin son noktasının konacağı ana kadar.

 

Sözüm Senet


Allah resulü insanlara sadece dosdoğru abdest alıp, dosdoğru namaz kılmayı değil, istikamet üzere ticaret yapmayı, istikamet üzere bir eş ve baba olmayı, istikamet üzere komşu, hısım ve akraba olmayı da yaşayarak gösteriyordu. Kendisine inanmayan düşmanları dahi emanetlerini O"na bırakıyorlardı. Hicret esnasında o emanetleri Hz. Ali"ye bırakarak sahiplerine ulaştırmasını rica ediyordu.”Bizi aldatan bizden değildir “diyerek, insanlar arasındaki güven duygusunun önemini vurgularken, günümüzde: “Bu zaman da babana bile güvenmeyeceksin.” Anlayışına nasıl gelindiğini ciddi anlamda sorgulamak gerektiğine inanıyorum. Sözüm senet noktasından, boşa düşen senetlerin tüm sözü ve özü bitirmesini;” Bu gün olmadı yarın gel.” Nakaratlarını, “Bana güvenebilirsin” sözünden sonra insanları yüzüstü bırakarak, kişilere güven bunalımı yaşatmamızı hangi insani değerlerle örtüştüreceğiz?Daha önemlisi doğru ve dürüstlük bizde kalmayınca, bizden olanların bizden ticari veya gönül alış verişini kesmelerine, kızmaya veya küsmeye hakkımız olabilir mi?


Mobese mi Melekler mi?


Eşlerin birbirini aldatmalarından aile kavramının dökülmeye başladığı, evlatların anne-babalarına rest çektiği, insanların ticari işlerinde kandırılma kaygıları yaşadığı, yapılan ziyaretlerde” Acaba ne isteyecek, hangi sıkıntısını söyleyecek”?Diye ziyaretin sonuna kadar zihnimizden bir sürü kurguların geçtiği inkar edilebilir mi? Sonuç olarak ahlaki değerlerin Kaf Dağı"nın ardına doğru yolculuğa çıktığı günümüzde, Kabe"ye doğru yolculuğa çıkmış olsak bile ” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetini, saçlarımızı ağartmasa da, peygamberi bir bakış açısıyla defalarca düşünmek gerektiğine inanıyorum. Sokaklarda dolaşan sivil güvenlik personelinden ve acaba nereden izlenip kayıta alınırız diye mobese kameralarından korktuğumuz kadar, Allah resulünün;”İnsanın yaptığı her işi, hatta ağızdan çıkan her sözü yazan melekler vardır.” İfadesinde bulan, kendimizde oluşturacağımız iç denetimini sadece ” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emri ilahisinden başka oluşturmak mümkün mü?

Bu yazı toplam 26013 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
vakkas cebe / 11 Mart 2011 Cuma 10:03
allah razı olsun hocam güzel yazı
100 %
Beğendim
Beğenmedim
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber