KAYMAKAM BEY
Sivaslıydın.
Adını ulu çınarlar altında kaynayan üç pınardan alan, her biri; tanrıya, ana-babaya ve milletine hizmet için çağıldadığına inanılan şehirdendin. Ruhunu bu pınarlarda yıkadığın öylesine belliydi ki; tenine yansıyan beyazlıkta, saçlarına dökülen aklarda aşikârdı.
Hayatını milletine vakfetmiştin. Bedeli bir garibin, fakirin yâda muhtacın temiz duasıdır diyerek, ateşten gömleği, düğün elbisesi diye giymiştin.
Boyun eğişin ""İsmaili"" iklimlerden bahar yağmurları taşırdı, merhamet yüklü.
Cesaretin vardı,""Hakkı"" tutmaktan ve haklı olmaktan mülhem.
Yürekliydin uçsuz bucaksız ovalar gibi
İnsanlar isimleri ile müsemma olur derler ya, sen şahsının ve şehrinin adında ki bütün güzelliklerle de müzeyyendin.
Güzel adamdın
Dostlarından önce gözyaşını döken sema şahit ki öyleydin.
*****
Kaim-i makamdın.
Sahici, hassas ve ince bir yürek taşırdın.
Nezaketi takınmış değil hep kuşanmış yaşadın.
Oturduğu koltuğun hakkını veren bir adamdın.
Koltuklarına da makamlarına da değer katandın.
Adını büyüklük, ululuktan almış bir ayda; sabahla
ürkek yağmurlarla
düğümlenerek boğazlarda
hatıralarına karışan dualarla yürüdün hakka
Va Esefa!
Nisan"dan sonra Mayıs"ta en acımasızı çıktı ayların. Seni ömrünün baharında çok hizmetler yapacakken daha ""emir sahibi"" terhisine hükmetti.
Amenna ve saddakna.
Şahadetimiz odur ki; merhametin ve şefkatin sahibi rabbimiz sizi kaim-i makamlıktan, sahib-i makamlığa yükseltti.
*****
İnsan asıl; ölünce ondan kalandır, derler.
İnanın sizden arta kalanlar bile bu şehre yetecek kadar çok.
Siz bu şehrin başına gelen en iyi şeylerden biri idiniz, belki de birincisiydiniz.
Rakımı düşük, havası nemli, sıcağı yakıcı bu yaşlı şehre doğduğunuz ilin serinliğini, imanınızın esenliğini, dostluğun zarafetini getirmiştiniz.
Sizi tanımak, birlikte olmak bende her daim ""ruh yükselme hissine"" vesile oldu. Asaletinizden süzülen ciddiyet, cehd ve nezaket kalbime de kalıbıma da ilaç gibiydi.
Babasızlığın ardından ağabeysizde kalmak zor olacak biliyorum. Ama en çok kıraç bürokrasimize can suyu gibi gelen varlığınızdan mahrum kalacak şehrim adına üzülüyorum.
Cemil Meriç kırk yaşında gözlerini kaybettiğinde; ""Spinoza kırk yaşında öldü. Nietzsche kırk yaşında delirdi, bense kırk yaşında gözlerimi kaybettim"" demişti
Bir aciz dostu olarak içimdeki taze acıyla diyorum ki, 58 yaşında aramızdan ayrılan; ""İsmail Hakkı Bey, milletine kırk yıl onur ve şerefle hizmet etti. Her anı milletine âşkla dopdolu bir kırk yıl yaşadı
""
Fakat!
Adana artık Onsuz ve GÖZSÜZ kaldı..