Babamın Ardından
Kullandığımız 12 Ay isminin 2 tanesi Arapça, 4"ü Süryanice, 3"ü Latincedir.
Sadece 3 tanesi Türkçedir; Ocak, Ekim ve Aralık
Aralık; İki şey arasındaki açıklık yâda uzaklık demek
Aralık, ayrılık oldu, ayırdı bizi
Aralık girdi babamla arama
Araladı yüreklerimizi
Biz onu ""şeker hastalığından"" sakınırken, ""trafik kazası"" ile hükmünü icra etti kader.
Hiç beklenmedik ""kâğıt kesiği"" gibi
Yaralayarak, kanatarak ağlatarak kalbimizi
Aralığın yirminci günü ""babam Hakk"a yürüdü
""
Kırk üç yıllık ışığım; avuçlarımda titreyerek, boğazımda düğümlenerek, göz pınarlarımdan yanaklarıma süzülerek, söndü.
Kader kaleminin göçüğü altında kaldım.
Nefes alamadım
Babam; anasından ""okyanuslarca"" dua almış, evlatlarına da ""helal lokma"" yedirmiş bir dervişçesine döne döne Hakk"a yürüdü
Ölümü de karakterinin iktizasınca vuku buldu.
Kimseye muhtaç olmadan, kimseye dokunmadan, sessiz, yalnız ve imanla...
Ondan kulağıma dokunan ve miras kalan son sözü; ""Eşhedü enla İlahe İllallah ve Eşhedü enne Muhammed en Abduhu ve Rasuluh"" oldu.
***
Kendimi çırılçıplak hissettim ilkin.
İrkildim ve ""Ölüm ne kadar yakınmış"" dedim.
Ölüm babam kadar yakınmış meğer
Babalar ölümü de evlatlarından önce tadarak bize rehber ve öğretmen olmaya devam ediyorlar. Ne hazin.
Cenazesi yıkanıp kefenlenirken daha bende kalbimdeki küskünlüklerimi, öfkelerimi, gelecek planlarımı yıkıyor buldum kendimi
Onun ölmüş bedeni benimse yaşayan kalbim aynı anda gusletti.
Ölümü; dağılmış göçlerimizi, parçalanmış akrabalıklarımızı ve komaya girmiş sılayı rahim duygularımızı diriltti.
O ölürken de öğreterek, dağınıklığımızı toplayarak, söküklerimizi dikerek gitti.
Son nasihatini sadece evlatlarına değil tüm akraba ve yakınlarına etti.
""Allah"tan geldik yine Ona döneceğiz.""
Her biriniz bir gün benim yerimde olacaksınız, ""öleceksiniz"" dedi.
Babam her baba gibi bize son dersini; ölerek, verdi.
Ondan geriye eski bir çakmak, içemediği yarım paket sigarası, yıpranmış kimliği ve fotoğrafı solmuş sürücü belgesi kaldı elimizde.
Birde anılar.
Yürek dağlayan yaşanmışlıklar, kalp burkan pişmanlıklar ve bir daha birine ""baba"" diyemeyecek olmanın derin hüznü
Mekânı cennet olsun.
***
Ağaç dalıyla insan dostlarıyla gürler derler ya tam da öyle.
Taziye ziyaretleri bana bunu öğretti. Her ziyaret acımızı hafifletti, sabrımızı çoğalttı.
Çıkardığım diğer derste şu ki, bundan sonra daha çok dikkat edeceğim taziye ziyaretlerine ve daha çok katılmaya çalışacağım.
Son olarak,
Babalarınız hayatta ise birlikte bir nefes daha alın, bir hizmetini daha görün.
Peygamberin kavmine yaptığı dua kadar değerli ve müstecap olan dualarından buketler derleyin. Hiç bir şey yapamıyorsanız geçin karşısına onu izleyin ve gülümseyin
Unutmayın sizler geç kalmış sayılmazsınız. Benim durumumda olanlar içinse artık çok geç.
Babam dünya sınavının süresini doldurdu.
Onun kıyameti koptu.
Allah (cc) taksiratını affetsin.
Şimdi sırada, bizlerin küçük kıyametleri var.
Küçük kıymetler peşinde yitirdiğimiz, unuttuğumuz kıyametimiz
Ölmek için doğduğumuzu unutup, yaşamak için doğduğumuzu düşünüp gaflete teslim oluşumuz. Aymazlığımız.
Oysa her ölen, kalanlara ölmemeyi öğretmek için ölüyor.
Oysa her ölüm bize geçici olduğumuzu haykırıyor.
Allah kulağı duyanlardan, gözü görenlerden, aklı erenlerden ve kalbi akledenlerden eylesin.
Geçmişlerimize rahmet etsin.
***
Taziyemizi her ne şekilde olursa olsun bizimle paylaşan tüm dostların ""onlara, ölüler demeyin, diridirler ama siz anlayamazsınız"" sırrına mazhar olmalarını diliyorum.
Hüvel Baki