AKLIMA TAKILANLAR..!
Bilim adamları insan 'zeka ve beynini' kopyalamaya, yapay ortamda aynısı yapmaya çalışıyorlar. Şimdiden 'yapay zekâya' ait uygulamalar burunlarını göstermeye başladı oradan buradan. Uçakta pilota, mahkemede hakim ve savcıya, kitap tercümesinde tercümana gerek kalmayacak diyorlar. Ve daha binlerce şey sayıyorlar.
Batılı kafanın siz kilise deyin ben vahiy/nakil diyeyim, Rönesans ile öfkesini almak için tanrıyı yeryüzüne indirip, yerine aklı çıkarınca işin buraya geleceği belli olmuştu zaten.
Nereye?
Aklın mutlaklaştırılıp, hakikatin ölçüsü kılınmaya?
Modern insan tanrıları, nebileri, kutsal kitapları bıraktı. Yerine kendinde de olan başkasına ait bir aklın kanunlarına, iman etmeye başladı.
O gündür bu gündür: bugünün ilmi, yarının hurafesi olmaya başladı. (Bohr)
Hep birlikte yarın tekzip edilecek, yerden yere vurulacak, bugünkü mutlak doğruların kullarıyız, akıl sahipleri böyle emrediyor zira.
Bütün insanların aklını pazara koymuşlar, herkes yine kendi aklını almıştı değil mi?
Ontolojik, sosyolojik ve tüm ..lojiklere göre böyledir. Hiç tersi olmamıştır.
Ve akıl inşa olunan, edilen, şekil verilen bişeydir ki; bu dahi onun tümellemeye müsait olmayışının delilidir.
Her akıl kendine has, özel, lokal ve tekdir.
Ve diğerleri ile de özgül ağırlığı bağlamında da eşittir aslında (kaideler istisnayı da bozmaz).
Şimdi akılları da yaratan, yaşatan, çeşitlendiren, var kılan Tanrının aklını iptal et benim aklıma gel de!
Bu mudur?
Batı; budur!
İnsan kaynaklı her fikir, ideoloji, düşünce mahsülü olduğu aklın maluliyeti ile de maluldür.
Kusurları ile kusurlu, zaafları ile mazruftur.
Akıl açmazları, sınırları, aczleri olan bir varlıktır.
Zira mahlûktur. Sonradan yaratılmıştır. Hadistir. Arazdır.
Allah ise (cc) cevherdir, özdür. Ezeli ve ebedidir. Nebiler onun görevlendirdiği seçkin kimseler, gönderdiği kitaplar kutsaldır.
Bugün Batının yaşadığı sosyolojik, psikolojik krizin derininde işte bu 'yanılgı' yatmaktadır.
Teosatrik, tasavvurdan egosantrik tasavvura geçişin bedeli bunlar.
Her daim bir şekilde hortlayan Faşizm, sömürü iştahı, sebepsiz kibir, şiddet tapıcılığı hep gelip aklın kutsanarak, kutsalların antrepolara deport edilmesinin sonuçlarıdır.
Bizi başımızdaki değil göğsümüzdeki kurtaracak!
Uçtaki değil ortadaki... Göğüs kafesimizin içindeki, sıkılmış yumruğumuz.
Dilimize bir karış mesafede olan.
Ben yere göğe sığmam ama oraya sığarım denilen.
Ve insan onun yapayını yapmayı henüz aklının ucundan bile geçiremiyor.
Zahirini kast etmiyorum, kan pompasını?
Batıni olandan söz ediyorum. Gönül diye anılanı?
Vahyin mazharı olanı... Kalp; kalıpların açtığı yaraları saracak yegane sığınağımız, korunağımız.
İnsanın tanrı ile randevusu da, akdi de kalpledir.
Kalbinize mukayyed olun, onun için müteyakkız olun, sonrası kolay...