Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Serdar AYDIN
Serdar AYDIN
Hacı Bektaş-ı Veli ve Makalat

Bu kez size Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarından basımı gerçekleştirilen klasik ve çok değerli bir kitaptan bahsetmek istiyorum.

 

  • ""Makalat-ı Hacı Bektaşi Veli""

 

Kitap 2010 yılında basılmış. Diyanet Yayınevlerinde bulabilirsiniz. Ayrıca bu değerli eseri Yeni Şafak gazetesi de okuyucularına promosyon olarak verdi.

 

  • Bakın, kitap nasıl başlıyor; ""Makâlât sahibi, şeriat askeri, marifete bürünmüş, hakikat hazinesi, yüce makama erişmiş, cehaleti sevmeyen ve her türlü ilim hazinelerinin de sahibi olan, din meşalesini elinde tutan ve adeta kandil gibi olan iman nurunun yağı, erenlerin durağı Horasanlı Sultan Hacı Bektaş-i Veli şöyle buyurmaktadır.""

 

Kitap hem Arapça orijinalini, hem Osmanlıcasını hem günümüz Türkçesine tercümesini birlikte içeriyor. Harika bir baskı ve mizanpajla üstelik.

 

  • İmdi. Gelin bu kitap üzerinden küçük bir sorgulama ve otokritik yapalım!

 

Hacı Bektaş-ı Veli 13. asrın başlarında Horasan"dan gelip Anadolu"ya yerleşen, Anadolu"nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında büyük rolü olan gönül sultanlarının en başta gelenlerinden biridir.

 

  • Hacı Bektaş-ı Veli, Anadolu topraklarında binlerce yıldır yaşamış insanlar içerisinde en çok yanlış anlaşılmış isimlerden biridir!

 

O, kendi hayatında olduğu gibi, ölümünden sonra da bağlıları ve sevenleri bulunan, önder olarak kabül edilen büyük bir kişidir.

 

  • O, hayatta iken herkesçe aynı şekilde bir büyük âlim ve mürşit olarak anlaşılmış ancak ölümünden sonra çok farklı şekillerde algılanmıştır!

 

Hacı Bektaş-ı Veli"nin arkasında bıraktığı birçok eser içerisinden bize kadar ulaşan en önemli eser ""Makalat"" isimli eseridir.

 

  • Bu büyük zatın öğretisi bu kadar yaygın iken yazdığı kitabın bu kadar az tanınması ve bilinmesi kafalarda soru işareti bırakmaktadır!

 

Bu ünlü eserine Üstad Hacı Bektaş-ı Veli  ""Âdem, Tangrı"ya kaç makâmda irer, anı bildürür."" diye başlamıştır.

 

  • Bugünkü Bektaşi geleneğinin temsilcisi olduğu iddia edenlere baktığımızda(genelleme yapmıyorum) bilakis din dışı ve din karşıtı akımların daha bir makes bulduğunu görüyoruz!

 

Bugünün Türkiyesinde kendilerini bu ""yolun yolcusu"" gören binlerce insandan hiç biri bu kitabına ilgi göstermezken ""Üniversiteli Şeyh"" diye, aynı kesimlerce alaya alınan! Muhterem ve müteveffa M.Esad COŞAN hoca efendi bu kitabı gün yüzüne çıkartmıştır.

 

  • Mahmud Esad COŞAN hoca efendi doktora ve doçentlik tezini bu kitap üzerine yapmış. Tercüme ederek Seha neşriyattan da basılmasını sağlamıştır. Yani bir mürşit bir mürşitin kitabını milletin hizmetine sunmuştur!

 

Kitap içerik olarak Tanrıya erdirecek "" dört kapı"" olarak adlandırılan; Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifeti ve yine ""kırk makâm "" olarak da bu kapılardan girilen kırk manevi merdiveni anlatmakta.

 

  • Bugünkü Bektaşiliğe baktığımızda ise bırakınız bu kelimelerin manasını bilmeyi ve gereğini yerine getirmeyi, daha ilk kapı olan ""Şeriatla"" bile göğüs-göğüse savaş edilmekte!

 

Kitabı okuduğunuzda Üstad insanları dört kısma ayırmakta; abidler, zahitler, arifler, muhipler diye ve bu insan guruplarının özellikleri anlatmakta uzun uzadıya…

 

  • Bugün ise Bektaşilik öncelikle gülmek için ağız dolusu fıkra, ardından İslam"dan kendini gittikçe soyutlayan bir fırka ve bazı siyasilerin shov malzemesi olan kumpanyaya dönüşmüştür!

 

Şimdi size kitabın orijinal baskısının beşinci sayfasından bir örnek; ""…bir kuyuya bir damla içki damlasa, o kuyunun suyunu çıkarıp başka yere dökseler, o yerde de ot bitse ve o otu koyun yese takva ehlinin sözüne göre o koyunun eti haramdır…""

 

  • ""Kişi bilmediğinin düşmanıdır"" gerçeği işte burada apaçık ortaya çıkmakta bugün Bektaşilikte alkol kullanmakta bir sakınca görülmemekte. Oysa Üstadın yazdığı da yaşadığı da çok açık!

 

Örnekler çoğaltılabilir ama sözü uzatmayacağım.

Ne hazin değil mi? Hazreti Ali"yi bilmeden Alevi olmak, Hacı Bektaş-i Veliyi bilmeden Bektaşi olmak!

Bu kitabi kendini Sünni ve tasavvuf erbabı sayanlara""tatbik"" için kendini Alevi-Bektaşi sayanlara ise ""tetkik"" için hararetle tavsiye ediyorum.

 

 

 

Bu yazı toplam 22563 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
kürkçüler / 05 Kasım 2010 Cuma 22:09
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim... Ne hissettiysem onu söyledim , onu yaşadım... Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım... Asla keşkelerim olmadı... Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım..... Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ...... ben yine sadece hislerimle yaşadım.. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim , ya da asla birini severken karşılığını beklemedim... Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim... Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim... Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım... Ama hata insana mahsustur dedim.. Affettim , af diledim.. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler... Ama asıl unuttukları şuydu... Ben aldanmadım... Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar... Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için... Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için...... Oysa ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim .. kürkçüler yürekli ak kadrodan ....
100 %
Beğendim
Beğenmedim
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber