Çok geç uyandım, Bunada Şükür; Kocaman bir GÜNAYDIN!
Adını toprağıma serdim
Ne dal verdin ne filiz
Geceyle geldiniz / tan vakti
Sımsıcaktı elleriniz
Ali Özenç Çağlar
Hercai sokaklarından yürüyüp, düş bahçelerine gizlendiğim, derin girdaplarından imbikten süzülür gibi süzüldüğüm kendi yalnızlığımın göçebesi, kendi yurdumun sürgünüyüm ben...
Seviye ve kalite kavgası güdülmeden, sıradanlığın yüzlere ve gözlere yansıtıldığı, garip iç çekişlerin derin sızılara dönüştüğü postmodern bir dünyanın garibanıyım ben...
Her kırılganlık bir kelebek kanadı kadar kısa ömürlü, her yanlış balyoz gibi bir tecrübe, her sitem anlaşılabilecek kadar çok net ve açıkken, hayat oyununda tüm alkışlananların arasında küçücük bir figüranım ben...
Bentlerin bile kar etmediği çağlayanlara dönüşen öfke nöbetlerini kızağa çeken, dostluk merhameti üzerine kurulan yapay sarayların gönüllü kölesiyim ben...
Bir Elif Şafak kitap girişinde ' ince belli bardak denilen kırılganlık', belki uçsuz bucaksız belirsizliğin derinliğinde kendini kaybetmiş artık sığ limanlardan bile korkan delişmen sesimin yerine kırılmış cam parçalarının acısını hissettiren bir tonla gelirken, henüz okunmamış bir romanın ilk sayfasıyım ben.
Umut yarının adıdır, yön tabelalarının vazgeçilmezi gibi her yol ayrımında farklı yönleri gösterir...Umudu şiar edinmiş gönül, kırgınlıkların tümünü, kısa metrajlı filmler gibi mavi bir gökyüzüyle başlatarak başa sarıp silmiş... Umut dolu yarınların sadık bekçisiyim ben!