Çekimlerine 2009 yılının Nisan ayında Faruk Aksoy yönetmenliğinde başlanan "Fetih 1453" bu tarihten yaklaşık 3 yıl sonra 16 Şubat 2012"de filmin tarihsel sürecine de gönderme yaparak saat 14.53"de 134 sinemada 850 salonda gösterime girdi.

Film bir süre kapalı gişe oynadı… Daha filme gidemeden ne kadar giden, öven, eleştiren varsa yorumları dinledim, okudum, izledim; Gerçekten heyecan vericiydi.

Film 627 Medine

"O"nu fetheden kumandan ne güzel kumandan

O"nu fetheden askerler ne güzel askerlerdir." Nidasıyla inancın ve takip eden azmin, nihayet fethin 54 günlük hikâyesini anlatıyor.

Film için 25 dönüm arazi üzerine 14 bin 600 metrekare dekor inşa edilmiş. Top döküm atölyesi, Pazar alanları, Cenova Limanı, Kiliseler gibi mekânlar için 7 ay çalışılmış."Şahi" topları birebir ölçülerde imal edilmiş.'Fetih 1453' Türk Sinema tarihinin 17 milyon dolar para harcanarak yapılmış en pahalı prodüksiyonu!

Bana sorarsanız o muhteşem görsel sahneler için fazlasıyla değmiş. Zaten film şu andaki gişe başarısıyla bile harcanan bütçeyi yerine koydu. Kıyaslarken bile garibime giden bir sonuç otoriteler tarafından bize sunuluyor: “ Recep İvedik 2” ilk hafta sonunda eşit seans sayısıyla yüzde 70 ile 1.209.453 seyirciye ulaşırken 'Fetih 1453' yüzde 80 doluluk oranıyla 1.405.382 seyirci tarafından izlenmiş.

Neyse dönelim yine film için yapılanlara:

Aksiyon sahnelerinde Çek Cumhuriyeti"nden ve Slovakya"dan getirtilen uzman dövüş koreografları görev almış, aynı zamanda oyunculara kılıç kullanmayı ve ata binmeyi öğretmişler. At demişken, çekimlerde 250 at ve 40 manda kullanılmış.15 bin yardımcı oyuncu rol almış. 40 kişilik tasarım ve animasyon ekibi görev almış. Doğu Roma ve Edirne Sarayları aslına uygun olarak 3 boyutlu olarak hazırlanmış.

17 milyon dolarlık bütçesiyle Türk Sinemasının en pahalı yapımı olan "Fetih 1453" için Baş Kostümcü Canan Göknil  5 bin kişiye 25 bin parça kostüm hazırlanmış.

Ben filmden umutlanarak çıktım. Geleceğe dair güzel umutlarla. Fetih 1453 bir başlangıç olacak; dönemsel projeler için yeni yollar açacak ve belki de tarihimize ait pek çok filmin yapımı için cesaret olacak.

700 yıl öncesini anlatmak o kadar da kolay olmasa gerek!  Filmde mekân ve kostüm muhteşemdi. Savaş sahnelerine ait görsel efektler, herhangi bir Amerikan filmiyle boy ölçüşebilecek nitelikteydi. Sadece topların dökümü yada surların altında tünel kazan lağımcıları izlemek için bile bu filme gidilir. Filmle ilgili olumlu görüşlerimi ifade ederken bizlerin ve eleştirmenlerin gözüne batan birkaç konudan da bahsetmeden geçemeyeceğim:

-Filmde mehteran yoktu. Mehteran için tarih kaynaklarımız dünyanın ilk savaş müziğini çalan topluluk olması hasebiyle övgüyle bahseder. Öyle ki, mehteran takımımızın sayısının 5 bin 200'ü bulduğu zamanlar olmuştur. 1526"da Mohaç Savaşı sıralarında, Mozart mehteranı uzaktan dinleyip “Türk Marşı"nı” yazmıştır.

-Akşemseddin aksakallı değil, köseydi! Bu konuyla ilgili anlatılan bir anekdot: Hacı Bayram-ı Veli, kendisine “İstanbul"u fethedebilecek miyim?” diye soran II.Murad"a “Hayır! Sana da oğlun Alladdin'e de değil; şu kundaktaki bebe (Fatih) ile bizim Köse'ye kısmet olacak.” Diyor. “Bizim Köse” dediği kişi, öğrencilerinden biri olan Akşemseddin'dir.

-Filmde topları Urban Usta döküyor. Ancak tarihte Urban Usta deneme atışında hayatını kaybediyor ve İstanbul"un surlarını göremiyor. Bu topları döken kişi aslında Sarucalı Müslihiddin"dir. Aynı zamanda Rumeli Hisarını'da O yapmıştır.

-Ulubatlı Hasan"ın tarihteki varlığı, padişaha o kadar yakın olması ve filmde yaşadığı gayr-ı meşru birlikteliği de inanç eksenli film göndermeleri yapanlar tarafından tartışılan konulardan.

-Fatih Sultan Mehmed"in aciz ve zaman zaman çaresiz ve filmin kahramanının Ulubatlı Hasan gibi gösterildiği yorumu ise çevremizde duyduğumuz en yaygın eleştiri.

Filmle ilgili bir yorum da Fransa"dan:

-Fransa"nın en etkili ve itibarlı gazetelerinden Le Frigo"da Fetih 1453 filmi için “Konstantinopolis"in Osmanlı tarafından alınmasının üzerinden 500 sene geçmişken, Türkler bu heyecanı, hala sinema salonlarını tıka basa doldurarak yaşıyorlar. Filmin bu kadar ilgiyle karşılanması, Türkiye"yi son zamanlarda etkisi altına alan “Osmanlı çılgınlığı” göstergesi olarak yorumlanıyor.

Filme olan ilgi sadece geçmişimizle övünme olarak adlandırılıyorsa, bu algı tamamen yanlış. Bu kadar emek, bu kadar para, bu kadar ilgi sadece öğünmek için mi? Gerçi ne kadar övünsek az ama bu kadar basit değil.

Cumhuriyet tarihimizin öncesinde var olan köklü Osmanlı tarihimizi gelecek nesillere aktarmak, harem ve kadın erkek ilişkileri çerçevesinde saçmalayıp duran “Muhteşem Yüzyıl” safsatasından daha farklı bir anlatım bulmak ve ona sımsıkı sarılmak, en önemlisi unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi genç dimağlarda tekrar canlandırmak (inanç, onur, şeref, mücadele, şahadet, merhamet gibi…) ve daha pek çok neden filmin hala birçok salonda kapalı gişe oynamasının esas nedeni.

“Adı üstünde bir film çektik. Bu bir belgesel değildir.” Diye eleştirilere savunma yapan Faruk Aksoy"a katılmakla birlikte, hâlihazırda ortaya konan emeğe fazlasıyla saygı duyuyorum. Daha iyilerini izlemek için hepimiz hazırız. Umarım en kısa zamanda birilerinde de Fatih Aksoy cesareti görür ve güzel yapıtlar izleriz. Zira film daha şimdiden dünyanın en prestijli sinema portalı IMDb de aksiyon, macera, tarih ve savaş filmleri kategorisinde 8,7 puan ile tüm zamanların en iyi 80 filmi arasına girmeyi başardı.