Son yıllarda hayvan sevgisi kedi, köpek sevgisi anlamına büründü. Hayvanı sevmek, onu özgürlüğünden uzaklaştırıp onunla aynı evde yatmak, onu kafeslerde tutmak, beton binaların içerisinde yaşatmak değildir.

Yapılan araştırmalara göre İstanbul”da her 8 evden birinde köpek besleniyormuş. Son günlerde Adana”nın adı ulusal televizyon kanallarının ana haber bültenlerine pitbul vahşetleriyle yansır oldu. Adana”da İstanbul”daki gibi bir istatistik çıkartılmış değil ancak bazen ilgimizi de, sevgimizi de, merhametimizi de ölçüsüzce kullandığımız bir gerçek. Hayvan sevgisi tüm hayvanları kuşatmalı, sadece köpekleri değil. Çiftliklerimizde veya evimizin bahçesinde hayvan besleyelim ama bu işi şehirlere, apartmanlara taşımanın bedeli çok büyük…

Bir köpek sokağa pislese, yağan yağmur ve esen rüzgârla çevrede bulunan insanlar bir ay boyunca ciğerlerine bu pisliğin tozunu çekerler. 250 kadar viral, bakteriyel, paraziter ve mantar türündeki hastalık hayvanlardan bulaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre insanlarda görülen enfeksiyonların %60″ı hayvan kaynaklı.

Her canlı Allah (c.c) yaratıcılığının mükemmel bir göstergesidir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesine göre “Tüm hayvanların ölülerine bile saygı göstermeli, zulmetmemeli, özgürlük alanlarına zarar vermemeli ve gereksiz yere öldürmemeliyiz.” UNESCO 1990 yılında bu beyannameyi yayınlarken biz bu dersleri 14 asır önce Hz. Peygamber”den (sav) almıştık.

On bin kişilik ordu çöllerde tozlar kaldırarak ilerliyor. Yollarının üzerine yavrularının başında bekleyen bir anne köpek çıkıyor. Hz. Muhammed (sav) derhal köpeğin başında yavrularını ezilmekten koruyacak bir asker görevlendiriyor ve ordunun yolu birkaç yavru uğruna değiştiriliyor.

İnsanlık ahir zaman kıskacında birçok değersizliği değer olarak kabul ederken ikiyüzlülüğümüz hayvan sevgisi noktasında da kendini ele veriyor. Kuşların nüfusu son 20 yılda %20 azalmış. Balık türlerinin %90″ı son 10 yılda yok olmuş. 2005 yılında Kanada”da 325.000 fok yavrusu avlamış. Kürkü kaliteli olsun diye kafalarına sopalarla vurularak sersemletilen fok yavrularının derilerini canlı canlı yüzenlerde insan, hayvanların barınma alanlarını özellikle yazın rant uğruna ateşe verenlerde insan, arabalarının egzoz denetimini yapmayan, betonlaşan şehirlerde hayvan barınakları yapmayan, yeşil alan düzenlemesi yapmayan da insan…

Cami girişini kapatan karıncalara basıp geçmek yerine kapıda beklemeyi tercih eden Yunus Emre”yi, Afrika”ya uzanan kuşların göç yollarında ağaçlara kuş evleri yapmaya çalışan Osmanlı zihniyetini, birde bugün tasmalarına esir edilmiş göstermelik hayvan sevgimizi ve çevremize verdiğimiz zararı sorgulamamız gerekiyor.