Günümüzde hemen birçok kimsenin kafasında yer etmiş peşin bir hüküm vardır:
İslam"da kadının sözünü kimse dinlemez. Hep erkeğin dediği olur. Kadının ki asla!
Evet, yaygın olan kanaat böyle
Yaşanmış gerçekler nasıl acaba? Buyurun yaşanmış tarihi bir gerçeğe bakalım. Bakalım da İslam"da kadın sözünü dinletebiliyor mu, hatta isterse kendini nikâhlı kocasından dahi boşatabiliyor mu bir görelim.
Medineli Sabit bin Kays, sahabenin ileri gelenlerindendi. Efendimiz"e (sav) hizmetten asla geri kalmaz, sözünden ise bir an olsun dışarı çıkmazdı. Efendimiz de onu çok severdi. Hatta bir küçük hatası yüzünden aşırı üzüntüye kapılan Sabit"i teselli ederek Sabit cennetliklerdendir. buyurmuştu.
İşte bu Sabit"in aile içi bir sıkıntısı vardı. Hanımı Cemile, Sabit"e bir türlü ısınamamış, onu sevmemiş, içindeki ilgisizliği yenip de bir gün olsun sevgiyle muhatap olmamıştı.
Cemile bir kadın olarak iç dünyasındaki bu fırtınayı kime anlatabilirdi? Kendisini kim dinlerdi? İslam"da kadın dinlenir miydi? Önceki devirde kadının söz hakkı yoktu çünkü.
Cemile tereddütler içerisinde doğruca Efendimiz (sav) Hazretlerinin huzuruna girdi, olanca cesaretini toplayarak kimselere açamadığı iç dünyasını Efendimiz"e açtı.
Ya Resulallah, dedi. Beyimin İslami yaşayışına bir diyeceğim yoktur. Ahlakından da şikâyetçi değilim. Lakin ben onu bir türlü sevemedim. Bu halimle ona isyan etmekten, acı bir karşılık verip kötü bir sonuca düşmekten korkuyorum. Söyleseniz de beni boşasa, kendisini sevmeyen bir hanımı zorla tutan adam durumuna girmese, bende dinime zarar verecek bir itaatsizliğe doğru kaymasam.
Efendimiz, iç dünyasını anlatan Cemile"yi tepkiyle değil ilgiyle dinledi. Bir hanımı sevmediği bir erkekle bir arada kalmaya mecbur etmeyi zaten münasip de bulmuyordu. Ancak beyi ne diyecekti? Boşanmak istemezse zorla boşayacaksın da denemezdi. Bir de onu dinlemek gerekirdi. Nitekim de öyle yaptı. Cemile"nin duygularını, düşüncelerinin aynen Sabit"e aktararak onu da dinledi.
Anlaşılan Sabit, Cemile"yi seviyordu. Ama Cemile"nin kendisinin aynı sıcaklıkla sevmediğini de biliyordu. Nasıl bir çare bulunabilirdi?
Ya Resulallah, Cemile"ye nikâhta en değerli bahçemi mehir olarak verdim. Bunca değerli serveti verdiğim kadını bir anda nasıl boşayabilirim? Üstelik benim öyle başka bahçemde yoktur.
Efendimiz (sav) Sabit"in yaklaşımını öğrenmiş oldu.
Cemile"ye bu defa sorusunu şöyle sordu:
Sabit seni boşayacak olsa nikâh sırasında aldığın mehri iade eder misin? Böylece sen mehrini verip nikâhını almış olursun, Sabit"te nikâhını verim bahçesini almış olur. İki tarafta bir şey verirken bir şeyler almış sayılarak mağduriyetlerinizi gidermiş sayılırsınız. Teselli tarafınız olur.
Cemile buna hemen razı oldu. Kocasının nikâh sırasında kendisine verdiği bahçeyi Memnuniyetle iade ediyorum. dedi. Sabit de Öyleyse bende nikâhını aynı memnuniyetle iade ediyor, bu andan itibaren boşamış bulunuyorum. Özgürdür. dedi. Taraflar böylece bir şey verirken bir şey de aldıklarından helalleşerek ayrılmış oldular.
Bu olay üzerine Bakara Suresi"nin 229. ayeti nazil oldu. Ayet-i kerime anlaşmayı iptal etmiyor. Hatta ortak aile hayatını sürdürme sevgisi yok olunca, hanımın aldığı mehri verip de nikâhını almasını meşru görüyor; ancak erkeğin fırsatçılık edip de kadından veremeyeceği miktarda mal istememesini de tavsiye ediyordu.
Bu hadise üzerine fıkıhta hüküm şöyle tespit edildi:
Kadın ayrılmak istediği beyine bir şeyler vererek kendini boşatabilir! Yeter ki beyi fırsatçılık edip de kadından veremeyeceği miktarda haksız mal isteğinde bulunmasın.
Şimdi siz söyleyin. İslam"da kadın dinleniyor mu, dinlenmiyor mu? Bu olaya bakılırsa o kadar dinleniyor ki kendisini seven kocasını dahi kendisi sevmediği için boşatabiliyor, istediği ayrılığı sağlayıp özgürlüğüne kavuşabiliyor. Bugünün kadını da böyle dinleniyor. O da aynı şekilde hemen özgürlüğüne kavuşabiliyor mu?