Kellesi Kesilen Kozanlı Eşkiya Habibin Hikayesi
-KOZAN"IN Bağtepe köyünde Hebib-basan adında bir yer ismi var. -1909 yılında Kozanr yöresinde eşkıya çıkan ve Ermeni Nalbantyan"ın çiftliğini basan eşkıya Hebib, jandarma tkibatına uğradı. Yakalandı ve kelesi kesilerek Kozandaki Hoşkadem Camisi önünde bir saç üzerine kondu. Halka seyr ettirildi.
-Kozan"da idam ve infazlar Hoşkadem cami önünde gerçekleştiriliyordu.
-Eşkiya Hebib"in hikayesini tarihci Abdurrahman Kütük kayda aldı.
2003 aralık ayının son günlerinden idi. Ve Takvim yapraları da 29.12.2003"ü gösteriyordu. Adana"ya kadar gelerek evime uğrayan ve yanında el yazısı olarak yazdığı hiayeyi teslim eden genç tarihci Abdurrahman Kütük yaşanmış bir olayı belgeleyerek tarihe not düşüyordu. O"nun hediye ettiği hikaye Osmanlı"nın son döneminde Kozan yöresinde yaşanmış bir eşkiyalık olayının da açıklaması idi. Arı duru Türkçesi ile hikayeyi derleyen ve yazan sayın Abdurrahman Kütük"ün anısına saygıyla 1933 doğumlu Kozan"ın Bağtepe köyünden Osman Kütük"ün anlatımının kaleme alındığı hikayeyi sunuyorum.
Kozan, Çukurova"nın en uzeyinde kurulmuş son ova şehridir. Sırtını Torosdağlarına dayamış, önemini tarihin ilk çağlarından günümüz kadar korumuştur. Birçok medeniyete beşiklik etmiştir. Bu şehrin buraya kurulmasının önemli bir nedeni vardır. Başı sıkışan, kendini dağlara atar. Dağlar korur insanı, sığınacağı en güvenilir yerdir. Saklar vermez insanı hasmına. O"nun için kurulmuştur buraya.
Bu şehrin batısına Sırkıntı nahiyesi kurulmuştur.Bozdoğan aşireti, Kabasakal aşireti, Berber aşireti, Sırkıntı aşireti bu bölgenin ahalisini oluşturur. Sırkıntı nahiyesinin en kuzeyini Bağtepe köyü oluşturur.Sırkıntı ahalisi Berber aşiretindendir. Bu köy, Torosdağlarına uzanan son köydür.Arkası ormanlıktır. Bir geçit yeri gibidir.Ahalisi yaz aylarında Torosdağlarının ortasında suların çağladığı katran çam ormanlarının iç içe yetiştiği, geniş otlakların bulunduğu yaylalara çıkarlar. Bu gelenekleri halen devam etmektedir.
Çocukluğum bu köyde geçti. Derelerinde yüzdüm. Ormanlarında çobanlık yaptım. Tarlalarında yaz sıcağında çapa salladım. Hayatımın en güzel yıllarını burada geçirdim. Babamla ormana giderdik. Kışlık odun için çam ağaçlarını devirirdik. Ormancı duymasın diye sessizce keserdik.
Bir gün babamla ineklerimizi gütmek için köyün kuzeyine gitmiştim. Gittiğim yerin ismi çok ilgili çekmişti. Buraya Hebib- basan deniliyordu.Babama Buraya niçin Hebib- basan denildiğini sordum. Babam bana yaşanmış bir eşkiylık hikayesini anlatmıştı. Tarih ve folklor araştırması yaptığım bu günlerde karşıma Hebib-basan adında bir eşkiyanın hayat hikayesi çıktı. Atlıma yılar önce babamdan dinlediğim Hebib-basan hikayesi geldi. Babamın anlattığı bu tarihi şahsiyetin hayatı tıpatıp uyuyordu.
Hadise Osmanlı devletinin son günlerinde meydana geliyor. Eskilerin tabiriyle hadise 1324"de yani 1908-1909 yıları. Osmanlını başını belalardan kaldıramadığı iç ve dış meselelerle boğuştuğu yılar. İşte bugünlerde Çukurova"da bir eşkıya türedi; Deli Habib adında.
Deli Habib, Donsuz aşiretinden, ismi de Hebib değil, Habib"dir. Halk arasında Hebib derler. Deli lakabına da eşkiyalığı eline yüzüne bulaştırdığı için almıştır. Deli Habib bu günkü mafyalığa özenen beceriksiz kabiliyetsiz bir eşkiyadır. Etrafına topladığı Karsantı çapulcularıyla nam salmaya çiftlikler basıp adam soymaya çalışmıştır.
Deli Habib, eşkiyalığa bölgenin en zengin çiftlik ağası olan (Ermeni) Nalbantyanlara ait çiftliği basmayla başlamaya karar verdi. Peşine taktığı Karsantılı çapulcularla Nalbant çiftliğini basar. Çiftlikte Nalbant ailesinden kimseyi bulamaz. Çiftliğin kahyası Hacı, yağız bir at ile Kozan"a kaçmaya, haber ulaştırmaya çalışır. Deli Habib, atın burnuna nişan alır. At o kadar hızlıdır ki kurşun kalçasına isabet eder. At yığılır kalır. Kahya atı bırakıp kaçar. Deli Habip Nalbant"tan o ahalinin en meşhur köyü olan Bağtepe köyüne doğru hareket eder. Amacı bu köyü basarak ününü şanını tük Çukurova"ya duyurmak. Bu köyün ağalarına gözdağ vermeyi düşünür. Bağtepe köyüne gelen Habib, Hacı Efendi"nin askerde olduğunu ailesinin de ormanda olduğunu öğrenir. Habib ve adamları Hacı Efendi"nin ailesini ormanda bulurlar. Hacı Efendi"nin askerde olduğunu öğrenince elerinde ne mal varsa almaya çalışırlar. Hacı Efendi"nin annesi Cerit kızı Deli Habib"e Eceline susadığını söyleyerek Habible ağız dalaşına girer. Deli Habib mavzerinin dipçiği ile Cerit kızının kolunu kırar. Köyde bulunan çerçilik yapan iki Ermeni satıcısının atını ve mallarını almak ister. Köylüler bu iki Ermeniyi Hebib"in elinden kurtararak oradan uzaklaştırır. Deli Habib, yaptıklarının yanına kalmayacağını anlayarak kendini Torosdağlarına vurur. Dağları aşarak Yahyalı taraflarına kaçar. Nalbantyan ailesinin şikayeti üzerine hakkında vur emri çıkar. Peşlerine jandarma takılır. O dağ senin bu dağ benim aylar sonra Habib vurulur. Başı bir saç içinde teşhir amacıyla Kozan Hoşkadem camisinin hemen yanında bulunan tarihi dut ağacının dibinde sergilenir. Hebib"in başı bir hafta burada sergilenir. Sonra da bir tarafa atılır. Deli Habib"i önemli kılan sonraki eşkiyalara ilham kaynağı olmasıdır.