PANAROMİK DÜŞÜNME
İnsanın gerçek varlığı ve özelliği düşüncede yatar. Tüm farklılığı düşünme yetisidir ve her şeyi anlamaya, açıklamaya, yaratmaya çalıştığı yönüdür. İlkellikten, vahşilikten yukarıya yükselten, varlığını anlamlandıran tarafıdır. Varlığımızı, hayatı, dünyayı algılayış biçimimizdir düşünce. Konuyu kavramamız için aslında her an kullandığımız ancak hiçbir şekilde net olarak tanımlamadığımız ya da her birimizin farklı algıladığı bazı kavramları açıklamak gerekir.
DÜŞÜNME: Aklın özgür ve kendine özgü eylemi.
DÜŞÜNCE: Düşünme sonucu olan görüş, dış evrenin kişiye olan yansıması.
BİLGİ: Öznenin (sujenin) nesneyi (objeyi) yorumlamasına, onun hakkında bir yargıda bulunmasına veya açıklama yapmasına denilmektedir.
BİLİM: Gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgi.
DOĞRU: Düşünme yasalarına uygun olan (özdeş, çelişmez, temellendirilmiş nedensellik) düşünceye denir.
GERÇEK: Varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, sübjektiflikten bağımsız; bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olan.
Bu kavramların yanı sıra bugüne kadar insanların genelleme yapmaya çalıştığı düşünme çeşitlerine de bakmak gerekir. En çok duyduğumuz düşünme çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz;
İkonik düşünme, omnipotent düşünme, refleksif düşünme, global düşünme, hipotetik düşünme, bütünleştirmeci düşünme, dönüşümsel düşünme, lateral düşünme, yakınsak düşünme, ıraksak düşünme, analojik düşünme, tümdengelimsel düşünme, tümevarımsal düşünme, metabilişsel düşünme, analitik düşünme, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, yansıtıcı düşünme.
Örneğin omnipotent düşünme: Ergenlik dönemindeki bireyin, her işin üstesinden gelebilecek güçte olduğunu düşünmesi. Ergen, her şeyi halledebileceği kanısındadır.
Lateral Düşünme: Kişilerin sorunlara farklı yönlerden bakabilmeyi ve geniş düşünebilmeyi öğrenmelerini sağlamayı amaçlayan düşünme biçimidir.
Analitik Düşünme: Bir bütündeki her bir parçanın analiz edilerek bütünle/sistemle ilişkilerinin incelendiği düşünce becerisidir. Analitik düşünce, analiz becerisi ile ilişkilidir.
Tüm bu düşünme çeşitlerini incelediğimizde kişinin pek çok farklı, akılcı ve düşünme ilkelerine uygun olarak gerçekleştirdiği eylemler olduğunu görüyoruz. Aslında bu tanımlamalar hemen hemen yaptığımız düşünme eylemlerini bir şekilde kapsamayı da başarıyor.
Ancak yine de düşünme konusunda beni rahatsız eden bir şeyler var. Bu güne kadar en çok kabul gören, doğaya hükmeden ve insanın farklılığının tarihi aslında ulaşılan hayati bilgiler ve bilimin tarihidir. Koyre (1892-1964), “Gerçek bilim tarihi, aklın gerçeğe ulaşması sürecidir” der.
Bugün geldiğimiz noktada düşünmeyi ve düşünceleri, yordamaları ve kararları düşünme çeşitleriyle dosdoğru açıklamak çok zor görünüyor. Evet faydacı, yaratıcı olmalı, bölmeli açıklamalı, birleştirmeli-bütünleştirmeli, ortak kanılara varmalı, sorgulamalı, irdelemeli, etkileşime sokulmalı, aktarmalı, geliştirmeli ama bunların hepsi bireylerin belirli kavramlar üzerinde düşünmeleriyle, etkileşimleri hesaplanarak kurgulanıyor. Oysaki günümüzde örneğin Internet kullanıcısı, o derece fazla bilgiye, habere ve dijital kampanyaya ve reklâma maruz kalmaktadır ki bu haber, bilgi ya da kampanyayı eskisine oranla çok daha çabuk unutmakta, tüketmekte, hatta yok etmektedir. Dolayısıyla “doğru, gerçek, yalan, yanlış, yöntem, şans, tesadüf, kaos, sistem her şey birbirine girmektedir. Örneğin böyle bir durumu siz analitik düşünmeyle ele almaya çalışıp her bir parçanın sistemle etkileşimini incelemeye çalışırken olay çoktan başka bir mecraya akmış, bilim ötesine, hurafeye ya da popüler olmuş her hangi bir yanılsamaya, hisse dönüşmüş olabilmektedir. En akılcı yaklaşımlar, bilim bile bireyden-toplumdan bağımsız değildir. Her kişi gerçeğini; kendi düşüncesinde, algısında, bireyselliğinde, hissettiğinde ve aynı dünyada, aynı mekânda alabildiğine farklı memleketlerden, evrenlerden gelmiş çok kültürlü bireysel bir çeşitlilik içerisinde yaşıyor. Çoğu zaman insanların aynı dilde aynı kavramlarla bambaşka şeyler ifade ettiğini ve hatta birbirlerini algılamaya bile çalışmadıklarını bu durumla açıklamak mümkün. Oysaki olgu, olay ya da nesneleri her şeyden önce gerçeğe uygun ve doğru anlamak en önemlisi. Anlamadan yürütülen her düşünce yanlışlar silsilesinin bir başlangıcı. Bugün Nokia ve elektronik şirketi Toshiba’nın ardından şimdi de Sony, Amerikalı Apple ve Güney Koreli Samsung ile girdiği savaşı kaybetmiş görünüyor. Bir zamanlar bilişim ve elektronik sektörlerinin lider şirketleri, değişen koşullar, pazarlama anlayışındaki değişmeler ve gelişen teknoloji nedeniyle rekabet koşullarına ayak uyduramadığı için zor günler yaşamıştır.
Tam da bu durumda var olan düşünme çeşitlerinden daha farklı bir düşünmenin gerekliliği konusu beni hep rahatsız etti. Evet, örneğin Lateral düşünmede olduğu gibi geniş, enine boyuna, farklı ve klasik yaklaşımların dışına çıkan bir düşünme çok önemli. Ancak her şeyin çok daha hızlı ve anlık fotoğraf çeker gibi olması gerekiyor. Bu fikir aklıma “PANAROMİK” kavramını getirdi. Aynı anda bütünü olduğu gibi kapsayan… Aynı anda hem bütünü hem parçayı görebilen, aynı anda hem akılcı yaklaşan hem akıl dışı, hem duyguyu hem kuralları, rolleri kapsayan, hem doğruya hem yanlışa o anda odaklanabilen ve bunlardan yargılara, kararlara ulaşabilen, en azından diğerlerinden daha geniş ve daha durumlara uygun genel geçer ve özel bilgilere erişebilen bir düşünme gerekli. Yeni zamanlara yeni eğitim yaklaşımları gerekli. Aklıma gelen ilk şey “PANAROMİK DÜŞÜNME”. Literatürü taradım, böyle bir tanımlamaya rastlayamadım. Yazalım burada bulunsun. Düşünmeye değer.
Saygı ve sevgilerimle.