Feminizmden Kominizme 21.yy'da Ne Değişti
80'lerde Türkiye'de lise çağında genç bir kız olarak feminizm'in bendeki ilk karşılığı o yıllarda pek çok yaşıtım gibi Duygu Asena ve 'Kadının Adı Yok' kitabı'dır. Büyük bir merakla kitabı aldığımı ve heyecanla okuduğumu hatırlıyorum. Ama işte ancak o kadarla kalmıştı. Asena ile anılan Kadınca ve bir dolu kadın dergisi de vardı elbet o yıllarda ama yine de feminizm de tıpkı komünizm gibi yasaklı konulardan biriydi günlük hayatlarımızda.
Rahmetli babam Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü birincilikle bitirmiş, diplomasını İsmet İnönü'den almıştı. Sonrasında Koç Grubunda başarılı bir mühendis olarak iş hayatına başladığı yıllarda doktorasını yapmak üzere İngiltereye gönderilmişti. Ben daha 1 yaşındaydım. İngiltere'de yaşadığımız yıllarda fotoğraflara baktığımda kendimi hep şanslı hissederim. Annem o yıllarda da şimdilerde olduğu gibi müthiş zarif ve güzel bir kadındı. Babam anneme her zaman son derece saygılı ve sevgi doluydu. Gerçi çok isteyerek evlenme kararı aldıklarında annem Üniversite eğitimini yarıda bırakmış sonrada bir türlü tamamlayamadığı için üzüntü duyardı. Ama evlilik de bir seçimdi sonuçta.
Babam benim gözümde son derece modern ve vizyoner bir erkekti. Tabi ki sevgisinden, bazen korumacı davransa da annemi de beni de hep teşvik etti. Annem çok başarılı bir sanatçı oldu. Pek çok sergi açtı. Babam da gururla onun yanında yer aldı. Başlarda çok istekli olmasa da benim yurtdışında yüksek öğrenim hayalimi destekledi. Uzun ve başarılı iş hayatı boyunca Türkiye'nin önde gelen kurumlarında çok önemli pozisyonlarda görevler aldı ve kendi döneminde kadın istihdamına büyük önem verdi. Erkek kardeşime de çok düşkündü elbet ama çoğu kız babası gibi bana başka türlü bir düşkünlüğü ve güveni vardı. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir dönem onunla birlikte çalışma şansını yaşadım. Bana hep çok güvendi. Her zaman söz hakkı tanıdı ve sorumluluk verdi. Gencecik yaşımda iş anlaşmaları yapmam için denizaşırı ülkelere yolladı. İş hayatında benim sahip olduğum ilk ve en değerli Mentorumdu. Birlikte çalıştığımız sürelerde bizimle çalışan içerden ya da dışardan kadın yöneticiler de onu çok severlerdi. Herkesle uzun uzun sohbet ederdi. Tecrübelerini hikaye dinler gibi dinlerdik hepimiz. Babamın tahammül edemediği tek bir kadın ve konu vardı o dönemlerde Duygu Asena ve Feminizm. Ne ilginç değil mi? Bu soruyu bugünlerde ben de kendime çok soruyorum. Neydi onu rahatsız eden? Şimdi düşünüyorum da babam konuları akıl ve mantık çerçevesinde ele almayı severdi. Belki de o yıllarda Asena'nın konuları ele alış şekli ona ters gelmişti. Bilemiyorum. Ancak sonuç itibariyle ben de kariyerimin ilk 25 yılında özellikle kadına dair bir söylemde bulunmadım. Diğer tarafta kadın ve genç istihdamı benim hayatımının doğal bir misyonu oldu. 90'larda kurduğumuz ve GM olarak 15 yıl görev yaptığım girişimimiz Deppo'da şirketin yüzde 80 çalışanı 30 yaş altı ve kadındı. Sonrasında da görev aldığım her kurum ve kendi girişimlerimizde kadın ve erkek eşitliğine hep çok duyarlı oldum.
Feminizm'e gelince hiç bir zaman feminist olarak anılmak istemedim, 2019 yılında Arya Kadın Yatırım Platformu ile yolum kesişene kadar da hiç bir kadın derneği ya da organizasyona üye olmadım. Arya kendi başına ayrıca bir yazı konusu ona girmeyeceğim bugün ama ne değişti de artık gururla ben bir Feministim diyebiliyorum biraz ondan bahsetmek istiyorum.
Bir kere öncelikle internet'in hayatımıza girmesi ile birlikte sosyal medyanın benim üzerimde ve feminizme bakış açımda olumlu etkisi oldu diyebilirim. Feminizm'in bu yeryüzünde tüm kadınlar için fırsat eşitliği sağlamak adına mücadele veren bir akım olduğunu ve artık kadınlar kadar önemli sayıda erkek savunucusu ve destekçisi olan bir kavram olduğunu da biliyorum. Feminist olmanın erkek düşmanlığı olmadığını biliyorum. Feministlerin 70'li yılların Hipi figürlerinden ibaret olmadıklarını biliyorum. Feministerin akıllı, çalışkan, üretken oldukları kadar kendilerine iyi baktıklarını, sağlıklarına ve dış görünümlerine her anlamda değer verdiklerini, insana, doğaya ve doğada yaşayan her canlıya önem verdiklerini, paylaşımcı ve sevgi dolu insanlar olduklarını biliyorum.
21.Yüzyıl'ın bence en büyük farkı başlıbaşına bir yeniden doğuş çağı olması. Başımıza gelen Pandemi belasının bile bu yeniden doğuşta çok büyük etkisi olduğuna ve olacağına inanıyorum. Etrafınızdaki gençlere bir bakın. O kadar farklılar ki. O kadar bilinçli ve yapıcılar ki. Kadın ve erkek demeden insan olarak el ele vermenin, birlikte yol almanın en güzel örneği onlar. Ben onlara inanmayı seçiyorum. Ve en çok onlar için Feminist'im ben. Şimdi başlığa bakıp komünizm bunun neresinde diyeceksiniz? Yukarıda esprili bir duvar yazısı paylaştım.
"Çinliler zıplasa deprem olur, kadınlar zıplasa devrim olur. Haydi Zıpla!"
Komünizm'in komün tarafına bakalım. Ve gelin hep birlikte zıplayalım. Ancak birlikte inşa edebileceğimiz daha yaşamaya değer, sevgi dolu bir dünya için. Barış için. Hoşgörü için.
İyi, güzel ve temiz yarınlar için zıplamaya hazır mısınız?
Sevgiyle, sağlıkla kalın.