Piyasada var olan lokomotif sektörlerin biride şüphesiz Turizm ve Otelcilik sektörüdür.

 

Turizm ve Otelcilik sektörü,Pandemi döneminde şirketlerin işlerini ertelemesi, montajların, kurulumların, ertelenmesi, düğün-dernek faaliyetlerinin askıya alınması, sağlık ve tedavi süreçlerinin mecburen ötelenmesi, yurt dışı giriş çıkışlarının yasaklanması, kısıtlanması, gezi planlayanların, seyahat düşüncelerini askıya alması ve bunların dışında birçok zaruri sebeplerden dolayı hemen hemen bütün sektörlerde olduğu gibi turizm ve otelcilik sektöründe de duraklama ve buna bağlı olarak iş kaybı, ciro kaybı oldu.

 

Akabinde Coronavirüsle ilgili olarak alınan hıfzıssıhha tedbirlerinin 'aşılamanın başlamasıyla beraber, ortam aşama aşama yumuşatılmaya başlandı.' 

Bununla birlikte insanların askıya aldığı bütün işlerine tabir-i caiz ise topyekûn saldırmasıyla birlikte, piyasada gözle görülür bir canlılık başladı.

Fakat bu canlılığın getirdiği kazanç geride bırakılan duraklama döneminin açığını kapatamadığı gibi içinde bulunulan sürecinde rahat geçmesine yardımcı olacağa benzemiyor.

Dolar,euro,altın,yakıt fiyatları ve diğer bilumum ürünlere gelen zamlarla birlikte ,kdv vergileri, turizm ajansı vergisi, konaklama vergisi, güvenli turizm belgesi aylık ödemeleri ,elektrik,  su, doğalgaz zamları  ve genel giderin de artmasıyla birlikte  otelcilik sektörü her gün yükselen maliyetler karşısında güçlükler içerisinde ayakta kalma mücadelesi vermektedir.

 

Otelin günlük sürekli bakım isteyen bir müessese olması ve takip eden yıllarda revizyona  mecburen ihtiyaç duymasıyla birlikte sürekli harcamaların olması işletmecilerin sıkıntılar içerisinde ilerlemesine sebebiyet vermektedir.

 

Böylesi bir darboğazda varlık mücadelesi veren işletmeler, teşvik ve desteklerle ayakta kalmanın hesaplarını yapmakta, az çalışan ile çok iş yapma yöntemini seçmektedir ki bu da çalışanın bir süre sonra mesleğe karşı ön yargılı davranmasına ve işten soğumasına yol açmaktadır.

 

Özellikle yazlık otellerde sigortasız çalıştırılan personeller, kısa sezon, kışın boşta kalma stresi, kötü koşullarda nemli, rutubetli havasız alanlarda yatırılıp çalıştırılan personeller meslekten soğuyor, bu durumun dillenmesiyle birlikte sektör her geçen gün kalifiye ve düz personel temin noktasında sıkıntılar yaşıyor.

 

Turizm öğrencisi stajyerleri adeta kaderlerine terk edilmiş, kapı kapı staj yapacak tesisler aramaktadırlar. Bulduklarında ise mesleği layıkıyla öğrenecek bir ortam bulabilmekten ziyade bazı uyanık işletmecilerin bedava ya da ucuz işçi temin kapısı olmuş; vuran vurana kıran kırana bir çalışma ortamı istenmese de meydana gelmiştir.

 

Sektörde bir süre çalışan kalifiye veya eğitimli personeller ilerleyen süreçte bir bir sektörden kopmaya başlıyorlar ki bu da turizmde istihdamı yaralıyor.

 

Sezonluk bir işletme olmasından dolayı personellerde bu sektörde çalışmayı haklı olarak, burun kıvırarak kabul ediyorlar.

 

Sözün özü yalnızca turizm ve otelcilik sektörünün değil;  tüm sektörlerin dertlerinin, sorunlarının ciddi manada ele alınması, bu anlamda sektörler bazında ve çalışanlar noktasında çözüm odaklı somut girişimlerde bulunulması gerekmektedir.

 

Öte yandan tarafsız, politik menfaat ve çıkardan uzak kurulların oluşturulması ve bu kurulların alacağı kararların bir disiplin hiyerarşisi içerisinde ele alınarak çözüme kavuşturulması yönünde becerikli bir heyetin hakemliğine ve bilirkişiliğine ihtiyaç duyulmaktadır.

 

İşvereninde işçininde gönül rahatlığı içerisinde mesleklerini icra edeceği, iyi koşulda ve gelecek endişesi taşımadan çalışabileceği çalışma şartları temin edilmelidir.

Büyük sermayelerin bağlandığı bu sektörler plan ve programdan yoksun vaziyette vazifelerini icra etmemelidirler.

 

Temennim odur ki burada kısaca bir kısmını vurgulayabildiğimiz bu sorunlardan arınmış güzel yarınlar gelir, İnşallah.