ÖTEKİLER
Evin annesi dedi ki :
“Artık sabahları bile içiyor.
Tüm gün boyunca ayık olduğu bir an bile yok sanki.
Ailemi bir arada tutmakta çok zorlanıyorum.
Dağılıp gideceğiz böyle giderse.
Ben boşanmak için evlenmedim, ikna edelim, hastaneye yatıralım, eşim aslında çok iyi bir insan, karıncayı bile incitmezken alkol onu başka bir adam yaptı.”
…..
Yaklaşık birkaç hafta sonra:
Araya torpil koyularak alınan bir dizi randevunun sonunda Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’nin bahçesinde, elinde valizi ile 40’lı yaşlarında, avurtları çökmüş, rengi sararmış bir adamla yürüyordum. Camlardan müzmin ruh sağlığı hastaları çığlıklar atarak bize bağırıyorlar, bizden sigara istiyorlardı. Arkamda yürüyen adamın bir an durakladığını hissettim. Ona doğru döndüm, valizini yere bıraktı, iki elini birbirine kavuşturarak, ne olursun dedi, beni buraya yatırma, ne yaparım ben böyle bir ortamda?
Haydi dedim! Eşin ve kızların seni bekleyecekler dışarda. İyileşmen için dua edecekler. Bu senin için çok büyük bir şans. İyileşince şöyle açacaksın kanatlarını, henüz vakit varken, ısıtacaksın onları…
Tepeden tırnağa süren üst aramalarından sonra koğuşa yatırılan bu koca adamla vedalaşıp hastaneden ayrılırken yaptığım şeyin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu ben de bilmiyordum.
Aradan geçen bir hafta sonunda, hekim olmama rağmen, yine tepeden tırnağa yapılan üst aramalarından sonra koğuşa girdim. Ziyaretçiler için hazırlanan odada kanepeye oturdum ve onu beklemeye başladım. Aldığı ilaçların etkisi ile koridordan sallana sallana gelen şu koca adam: Gözlerime baktı ama bomboştu. Sanki kafasının içinde ki her şey verilen ilaçlarla sıfırlanmıştı. Nasılsın dedim, sadece baktı ama yine bomboştu…
Gözlerimi kaçırdım karşı kanepeye :
Bir anne ve bir baba uyuşturucu madde bağımlısı olan evlatlarını ziyarete gelmişlerdi. Baba da bana bakıyordu. Birbirimize baktık sanki yıllardır tanışıyormuş gibi,
Aynı acının yangını gözlerimizdeydi.
Baba bir güvercindi yavrusunun başında, ona gözleriyle su getirmişti…
Kanatlarının altında henüz uçmayı öğretemediği yavrusunu hangi hain kuzgun avlamıştı da baba bunun hesabını soramamıştı…
Ben babaya baktım, o bana baktı,
Kanatlanmaya çalıştık, koğuşun parmaklıklarına çakıldık kaldık…
….
Artık çok sıradan Kozan’da uyuşturucu kullanan çok genç varmış sohbetleri…
Herkes onlara bakıyor ama kimse onları görmüyor.
Onlar biz buradayız diye sokaklarda bağırıyorlar kimse onları duymuyor.
Görmeyi, duymaayı istemediğimiz,
Bizden uzak olsun dediğimiz,
Kuzgunların elinde çırpınan bunca Kozan’lı genç bizim ötekimiz mi?