MODERN ZAMAN TAPINAKLARI
Orta sınıf Türk toplumunun yeni mabedi AVM’ler mutlu olmak için olmazsa olmaz olarak belirlenen ihtiyaçlar pusulasının peşinde koşanlarla dolu.
AVM’lerin çok ışıklı koridorları kasvet saçıyor, muhtemel ki, tavandan ve zeminden geçen onca kablonun oluşturduğu elektromanyetik gerilim bedenimizdeki iyonları zıplatıyor. Yorgun çıkıyorsunuz dışarıya.
Ama daha da önemlisi: Bir çoğunda tükenmişlik sendromunun tavan yaptığı çalışanlar, rutinlerinden bunalmış bir halde soluk yüzlerle ve cansız gözlerle bakıyorlar müşterilerine. Diyalog zorunlu olmadıkça kurulmuyor, ortadaki metanın pazarlanması için kurulan konseptin içinde insan olmanın gerekleri unutuluyor.
Çalışanların sattıkları ürün üzerinde söz sahibi olmamaları müşterinin pazarlık yapma gücünü sıfırlıyor, çalışanı ise inisiyatifsiz bırakıyor. Ürün hakkındaki sorulara yarım ağızla verilen cevaplar düşündürüyor ki: Burası sizin için bir haz denizi, denize girin, sormadan, sorgulamadan, ürününüzü alın ve yaşamanız gereken hazzı yaşayıp buradan çıkıp yan mağazaya geçin.
…
Editörüm bana kızacak belki ama ben yine Adana’dan bahsedeceğim bu yazımdada… Nisan ve Mayıs ayları Adana’da sokakları yürüyerek dolaşmak için en uygun zamanlar.
Ilık havada, ciğerlerimize dolan portakal çiçeği kokusu ile başıboş dolaşmak çok keyiflidir bu mevsim.
İşinin başındaki esnafla selamlaşmak, yer gösterilerek misafir edilmek, alınacak ürün ile alakalı tatmin edici cevaplar bulmak daha olası çarşıda. Geçen hafta cumartesi günü Gazipaşa, Ziyapaşa ve Atatürk Caddesi arasındaki alanda bunu doyasıya yaşadım. Bir gömlekçi yan tarafta ki büfeden portakal suyu ısmarladı, seçim sonuçları hakkında lafladık biraz. Ürünlerine baktım hoşuma giden bir şey olmadı, alışverişte yapmadım ama “Bu civardan başka bir ihtiyacınız var mı?” diye sorarak uğurladı beni. Bir parfüme ihtiyacım olduğunu söylediğimde, hemen yanında ki çırağı göndererek parfümcüyü bana rehberlik etmesi için çağırttı. İşimizi kârlı bir biçimde halledip selamlaşarak çıktık. Çıkarken telefon numaraları verildi, her türlü ihtiyaç için orada oldukları hatırlatıldı. Başka bir esnaf dükkanının önünde ki masada çay ikram etti. Alınan ürünlerin terzi safhası beklenirken edilen muhabbetler çay kadar keyifliydi.
AVM’lerden geriye ağzımızda metalik bir tatla ve yorgun bacaklarla çıkıyoruz. Kışkırtılmış bir ruh hali kalıyor üstümüz de ve bunun sebebi aklımıza pompalanan onca reklam olsa gerek. Bir makine tıkırtısı gibi beynimize işliyor tıkır tıkır. Sizin de başınız ağrıyor değil mi AVM çıkışlarında.
İnsan insana olmanın, muhabbet etmenin, kadirşinaslığın ve vefanın can çekiştiği modern zamanlarda bir bahar vaktinde bir bardak portakal suyu, bir iki bardak çay, mis gibi portakal çiçeği kokusu ve en önemlisi biraz “adamlık” hepimize iyi geliyor. Bedenler yorulsa da akıl ve kalp dinginleştiği için Adana’da mutlu bir cumartesi geçiriyorsunuz.