Hande Fırat'ın köşe yazısı şöyle
Gözümüz kulağımız her akşam Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan vaka sayılarında. Alınan tedbirlere rağmen rakamların artışı sürüyor. Üstelik henüz aralık ayının başındayız. Dünyadaki aşı çalışmalarındaki olumlu gelişmelere rağmen bahara, yani açık hava avantajına kavuşmamıza daha epey vakit var.
CİDDİ DÜŞÜŞ OLMAZSA KAPSAMLI KAPATMA GÜNDEMDE
“Kamu yönetimi aşama aşama tüm tedbirleri devreye sokuyor. Bizim de kısıtlamalara ve bireysel tedbirlere uyarak buna destek vermemiz lazım. İşin sağlık boyutuna baktığımızda, elbette ki tam kapanma vaka sayılarını ve dolayısıyla sağlık hizmetlerinin üzerindeki yükü azaltmak açısından yararlıdır. Bununla birlikte hastalığın bir süre daha yaşantımızda olacağını göz önünde bulundurarak akılcı kapama seçeneklerini de düşünmeliyiz. Bir başka deyişle sağlık, eğitim, temel üretim ve tedarik konularında sürdürülebilirliği sağlayıp riskli grupları korumamız temel olmalıdır. Bununla birlikte şu anki önlemlerle hasta ve ağır hasta sayılarında ciddi bir düşüş sağlanamadığı takdirde daha kapsamlı bir kapatma da gündemimizdedir. Özel sektörde uzaktan çalışma ve esnek mesai uygulamasının da insan hareketliliğini azaltmaya katkısı olacağı açıktır.”
YENİ YIL KARARI VAKA SAYILARINA GÖRE VERİLECEK
Yeni yıl kutlamalarındaki kısıtlama da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ile gündeme gelmişti. Peki yeni yıl akşamının perşembe gününe denk gelmesi nedeniyle dört günlük bir kısıtlama gündemde olur mu?
“Yeni yılda cuma akşamı saat 9’dan itibaren pazartesi sabahına kadar bir kısıtlama söz konusu. Buna perşembe ve cuma gündüz de ilave edilebilir. Önümüzde bunu değerlendirmek için yaklaşık bir ayımız var. Tarih yaklaştıkça, o zamanki vaka sayılarına göre bir tavsiyemiz olacaktır. Yılbaşında özellikle dikkat etmemiz gereken kalabalık ev kutlamalarından kaçınmak ve yeni yıla sadece hane halkımızla bir arada girmektir.”
AŞININ UZUN DÖNEMDE BİR YAN ETKİSİ OLUR MU?
Bilim Kurulu’nun son toplantısında Türkiye’de aşılamanın nasıl yapılacağı da konuşuldu. Dört gruba ayrılarak aşılamanın yapılacağı açıklandı. Ancak aşı hangi ülkeden gelirse gelsin bazı kesimler, “On yıl sonra yan etkisinin ne olacağını biliyor musunuz?” endişesini gündeme getiriyor. Bu endişeyi duyanların haklılık payı olup olmadığını da Afşin Emre Kayıpmaz’a sordum:
“Aşıda önemli olan menşei değil güvenilirliğidir. Ayrıca aşının hangi yöntemle üretildiği önemlidir. Bu bir beyaz eşya veya araba tercihi değildir. Şu anda çalışmaları yürütülen aşıların belirli bir düzeyde etkin olduğu gösterilmiştir. Tedarik edilme durumuna göre ülkemiz standartlarına uygun olduğu saptanmış ve kullanım izni almış herhangi bir aşının uygulanmasının bizi hastalıktan koruyacağı aşikârdır. Bazı çevreler tarafından küçümsenen Çin, şu anda dünya patent başvurularında zirvededir. Hem mRNA hem de inaktif virüs aşılarının uzun dönemde bir yan etkisinin olacağını da düşünmüyorum.”
TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK İÇİN YÜZDE 60 ORANI ŞART
Sağlık Bakanı’nın açıklamalarına göre aşının Türkiye’ye gelmesi ve incelemelerden sonra aralık ayı içinde aşılama başlayacak. Öncelik en yüksek riskli gruplarda olacak, ardından da aşama aşama devam edilecek. Peki aşılama ile toplumsal bağışıklık kazanılacak mı? Bilim Kurulu üyesi Kayıpmaz’ın yanıtı şöyle oldu:
“Toplumun bağışıklanması için en azından yüzde 60’ının aşılanması gereklidir. Yurtdışından alınan aşılar, yerli üretim aşılarımız ilkbaharda devreye girinceye kadar önemli sayıda insanımızın aşılanmasını sağlayacaktır. Yerli aşımızın da araştırma safhalarını tamamlamasının ardından kullanıma girmesiyle çok daha fazla sayıda insanımızı aşılayıp bu hastalığı daha hafif geçirmelerini sağlayabileceğiz ümidindeyim.”
Diğer merak edilen konu ise çocukların aşılanıp aşılanmayacağı. Afşin Emre Kayıpmaz, 15-18 yaş arasındaki çocuklarımızın aşılanmasına yönelik istişarelerin sürdüğünü söyledi.
Hürriyet