Herkes beslenme konusunda ahkam kesiyor.

Tv kanallarının sabah proğramlarından fırlayan cümleler biz hekimlerin tüylerini diken diken ediyor.

 Kişisel deneyimler kesin bilimsel gerçeklermiş gibi umursamazca savruluyor.

Sadece et,yumurta,tavuk,balık yeyin; bugdaygilleri, pirinci, balı, pekmezi ağzınıza sürmeyin diyen hocalarımız var.

Aynı hocamız kaşık kaşık tereyağı yemenin hiçbir sıkıntıya sebep olmayacağını ısrarla söylüyor.

Gürmelik yapan tonton abim,  ağzını şapırtata şapırtata önündeki tabağı silip süpürürken iç yağını yemenin doğal bir beslenme biçimi olduğunu söyleyip herkese tavsiye ediyor.

Kimi zaman nar, kimi zaman kırmızı pancar, kimi zaman da adını yeni duydğumuz bir meyve, sebze sanki mucize besinmiş gibi önümüze servis ediliyor.

Korumaya çalıştığımız insan sağlığı şov dünyasına malzeme edilmiş durumda.

Sizi tıbbi metinlerle yormak derdinde değilim.

Biliyoruz ki bir çok hastalığın sebebi obezite ve çaresi yaşam tarzı değişikliği.

Nedir yaşam tarzı değişikliği:

Az ye, yavaş ve daha uzun çiğneyerek ye! Sofradan doymadan kalk!

Şekeri,tuzu,unu azalt!

Çok hareket et!

Dolmuştan bir durak erken in, arabayı biraz uzağa parket, asansörü daha az kullan!

Size söylediklerim hepimizin bildiği şeyler.

Mucize bir plan, mucize bir besin ya da beslenme proğramı yok!

Kadim bir yemek kültürümüz var,

Emeğe, alın terine methiyeler düzmüş bir tarihimiz var,

Şovmenlere, sunuculara, gurmelere kulaklarınızı tıkayın!

Resulullah’a kulak verin :

Dünyada en çok doyanlar kıyamet günü en uzun süre aç kalacaklardır’